Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanan 8 Mart, kadınların eşitlik mücadelesinin sembolü olarak önemli bir tarihtir. Türkiye özelinde bu gün, kadınların hem kazanımlarını kutlamak hem de devam eden mücadeleleri için dayanışma göstermek adına kritik bir anlam taşır.
Türkiye'de kadınlar, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana pek çok yasal hak elde etmiş olsa da toplumsal ve ekonomik alanda tam eşitliğin sağlanması konusunda hala önemli adımlara ihtiyaç var. İstihdamda kadın oranı, eğitimde fırsat eşitliği, karar alma mekanizmalarında temsil ve kadına yönelik şiddetle mücadele gibi konular, Türkiye'deki kadınların geleceğini şekillendiren başlıca meseleleri oluşturuyor.
İstatistikler, Türkiye'de kadınların işgücüne katılım oranının erkeklere kıyasla hala düşük seviyede olduğunu gösteriyor. Eğitimde ise kız çocuklarının okullaşma oranları artış gösterse de bölgesel farklılıklar ve yükseköğretime erişimde eşitsizlikler devam ediyor. Siyasi temsilde kadın milletvekili ve belediye başkanı sayısı artış göstermekle birlikte, bu oran hala istenilen seviyenin altında.
Türkiye'deki kadınların geleceği, sivil toplum örgütlerinin çabaları, kadın hareketinin güçlenmesi ve toplumsal farkındalığın artmasıyla şekilleniyor. Kadınların ekonomik bağımsızlığını kazanması, eğitim olanaklarına eşit erişimi, şiddetten uzak bir yaşam sürmeleri ve karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almaları, ülkenin kalkınması açısından da hayati önem taşıyor.
8 Mart, tüm bu hedeflere ulaşma yolunda hem kadınların mücadelesini hatırlatmak hem de toplumsal dönüşüm için atılması gereken adımları konuşmak için önemli bir fırsat sunuyor. Türkiye'deki kadınların geleceği, toplumun tüm kesimlerinin ortak çabasıyla daha eşit ve adil bir zemine kavuşabilir.
Kadınların siyasetteki temsili, Türkiye'deki kadınların eşit haklar ve fırsatlar talep etmesinin önemli bir parçasıdır. Ancak kadınların politikaya katılımı, hâlâ büyük ölçüde sınırlıdır. Sol hareket, kadının siyasetteki yerini sağlamlaştırmak için, hem kadınların hem de erkeklerin toplumsal eşitlik için eşit haklara sahip olmalarını savunur. Kadınların siyasette daha fazla söz hakkına sahip olmaları gerektiği, eşit temsiliyetin toplumsal dönüşüm için şart olduğu ifade edilir.
Kadınların temsili, özellikle karar alma mekanizmalarında büyük bir eşitsizlikle karşı karşıyadır. Türkiye’de kadınların meclisteki temsili, çeşitli yasal düzenlemelerle artırılmaya çalışılmış olsa da, toplumsal cinsiyet eşitsizliği bu konuda önemli bir engel teşkil etmektedir. Sol bir perspektiften bakıldığında, kadınların temsili, sadece bir sayısal artış değil, aynı zamanda kadınların toplumsal ve ekonomik eşitlik mücadelesinde aktif bir birey olmalarını ifade eder.