Mühürsüz oy pusulası ve zarfların geçerli sayılması kararını alarak, referandumun kaderini belirleyen Yüksek Seçim Kurulu, özellikle de Başkan Sadi Güven'le ilgili iddiaların ardı arkası kesilmiyor. Odatv'den Müyesser Yıldız'ın haberine göre, yargı kulislerinde şimdi Sadi Güven'in 2013'te YSK Başkanlığına Cemaat'in istek ve desteğiyle nasıl seçildiği konuşuluyor.

 

Müyesser Yıldız'ın yazısı şu şekilde:

 

TEAMÜLE GÖRE YSK BAŞKANI OLAMIYORDU

 

Sadi Güven'in YSK başkanı yapılmasının hikâyesine gelince; önce mesleki kariyerindeki önemli görevleri bir kez daha hatırlatalım:

 

19 Nisan 2005-13 Temmuz 2008 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısıydı.

13 Temmuz 2008'de Yargıtay üyesi seçildi.

10 Nisan 2009-27 Şubat 2014 arasında Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurul üyeliği yaptı.

27 Nisan 2010-27 Şubat 2014 arasında Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulu üyesi oldu.

24 Ocak 2013'te de Yüksek Seçim Kurulu'na seçildi.

Aynı gün YSK Başkanı oldu.

 

Güven'in başkan seçilmesiyle ilgili olarak yargı kulislerinde anlatılanlar ise şöyle:

 

Deniyor ki, “Yazılı bir kural bulunmamakla birlikte YSK teamüllerine göre, YSK'daki en kıdemli Yargıtay temsilcisinin başkan, en kıdemli Danıştay temsilcisinin de başkan vekili olması gerekiyordu.”

 

Peki Sadi Güven en kıdemli isim miydi?

Hayır.

Kıdemli isim Halim Aşaner'di. Kısaca onun özgeçmişini de verelim:

13 Temmuz 2008'de Yargıtay Üyesi oldu.

27 Ocak 2010-12 Kasım 2013 arasında YSK üyeliği yaptı.

4 Kasım 2013'te Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanlığına seçildi. Başkan olmasıyla birlikte YSK üyeliği sona erdi.

Görüldüğü gibi, Aşaner, YSK'da Sadi Güven'den 3 yıl kıdemli konumdaydı ve teamüllere göre, onun YSK Başkanı olması gerekiyordu.

Ama o değil, Sadi Güven Başkan oldu.

 

Nasıl mı?

 

İddialara göre, Cemaat BBP'ye yakın olduğu söylenen Halim Aşaner'i istemedi. Başkanlığa aday olmamaya ikna etmek için de Yargıtay'da Ceza Dairesi Başkanlığı vaadinde bulunuldu. Ve Aşaner Kasım 2013'te 4. Ceza Dairesi Başkanlığına seçildi. Sonrasında ise o da Cemaat'e yanaştı, öyle ki 4. Ceza Dairesi adeta Cemaat'in karargâhı haline geldi. Nihayetinde 15 Temmuz'dan sonra meslekten ihraç edilen ve tutuklanan isimlerden birisi de Halim Aşaner oldu.

 

Bu tarihi iddialar doğruysa, sorulacak iki soru var:

Cemaat, Sadi Güven'in başkan olmasını neden bu kadar istedi?

 

Cemaat'in böylesine sahiplendiği bir isim görevini nasıl sürdürebildi?