CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Batıdaki Kürtlerin yönetimde temsil edilebilmeleri için belediye meclis üyeliklerine yazılmaları terörse ben terörist olayım kardeşim. Demokrasi bunun adı, demokrasi. Ey bugüne kadar ama muhafazakar olduğun için, ama biz sana sesimizi duyuramadık diye, ama bambaşka sebeplerden Kürt olup da bu AK Parti’ye oy veren o temiz yürekli abim, ablam bak bunların işi seninle, sadece oyunla... Kürtlüğüne bile saygısı yok, diyor ki, ‘Eğer Kürt olarak yönetime gelecekse engel olunmalı, suçtur bu’ diyor. ‘Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin’ diyor. Görün bunları, gömün bunları" dedi.

CHP Grup Toplantısı, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmasının ardından 81 il başkanının katılımıyla İstanbul Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde yapıldı.

Özel salona girerken "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" sloganları atıldı. 

Özgür Özel toplantıda şunları kaydetti:

"Terör suçlamasında üzerine basa basa söyledikleri bir şey var. Diyorlar ki, ‘CHP, DEM Parti’yle Kent Uzlaşısı yaptı.’ Kent Uzlaşısı bizim değil, DEM Parti’nin bir tanımlamasıdır. Reddettiğim için değil, doğrusunu herkes bilsin diye söylüyorum. Biz, ittifak yapmak için bütün partilere gittik, baktık, hatta sonra şöyle dedik, ‘Partilerle siyasi ittifak yapamadık ama milletimizle sandıkta ittifak yapacağız.’ Bu süreçte DEM Parti de kendi adaylarını belirlerken şöyle bir yaklaşımda bulundu: ‘Seçimleri kazanacağımız yerlerde aday çıkaracağız, seçimi kaybedeceğimizi düşündüğümüz yerlerde kente karşı suç işlemeyecek, dürüst çalışacak, Kürtlerin de hak ve menfaatlerini gözetecek, insanca hizmet verecek, onların yoğun yaşadığı mahallelere kimliklerinden dolayı ayrımcılık yapmayacak adayları destekleriz ama buna uygun görmediğimiz adayları desteklemez, hatta istemediğimize kaybettirecek reflekslerde bulunuruz.’ CHP’nin bazı adaylarının olduğu yerlerde aday göstermeyerek desteklediler, bazı yerlerde ise kendi değerlendirmeleriyle kaybettirmeye çalıştılar. Ancak Kent Uzlaşısı’nın olduğu yerlerde DEM Parti’nin tanımlamasıyla onların adayı olmayan yerde onların seçmenlerinin CHP’ye oy verdiğini bilmeyen de yok, bundan utanan da yok. Bunun ne utanılacak ne saklanılacak bir tarafı var. Ama bu tanımlama bizim değil, çünkü bizim tanımlamamız; Türkiye ittifakı, İstanbul ittifakı, Şişli ittifakı. Yani sadece Kürtlerin değil, Kürt demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, sosyal demokratların bir araya gelmesiyle biz İstanbul ittifakını, Türkiye ittifakını oluşturmuşuz. Resmi yazım var, İstanbul’da ilçe başkanlarına yollamışım. Soruşturma dosyalarına mutlaka konmalı, mahkemelere gösterilmeli: ‘Biz siyasi ittifaklar yapamadık, yukarıda anlaşamadık. Çünkü 14-28 Mayıs’ın depresyonu, ittifak haline tarafların soğukluğu var ama biz sandıkta ittifak yapacağız. Bunu yapmak için listelere konmak üzere Genel Merkez düzeyinde AK Parti, MHP, İYİ Parti ve DEM Parti’de geçmişte siyaset yapmış ya da camialarında iyi bilinen, dürüst, temiz, oy getirebilecek, AK Parti ve MHP’yle bağı kalmamış, DEM Parti’yle bağı olmayan çünkü CHP’den aday olabilecek ama kanaat önderi pozisyonundaki isimler listelerimize dahil olabilir. Buna itiraz etmeyin çünkü bu isimler üzerinden CHP, merkezi bir anlayışla Türkiye’de 47 yıl sonra birinci parti olmayı, çok sayıda belediye kazanmayı ve haramilerin saltanatını yıkmayı amaçlamaktadır.’

"Görün bunları, gömün bunları"

Buradan Ekrem İmamoğlu’na, Resul Emrah Şahan’a veya herhangi bir belediye başkanımıza sorulacak tek soru yoktur. Ama savcılığın sorgu tutanağında da var, basın açıklamasında da var, daha önce oluşturulan iddianamelere koymaya utanmıyorlar, emin olun bundan sonra çıkacak olan iddianamede de olacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklama talep evrakı: ‘Kent Uzlaşısı formülüyle batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında belediye meclisinde belli sayıda kota elde edilmesi sonucunda belediye meclislerinde söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı anlaşılmıştır.’ Ben bu cümleyi, Kent Uzlaşısı’nı ya da İstanbul ittifakını suçlamak, kriminalize etmek, hapsetmek için değil, takdir etmek için yazarım. Tam da yapılan budur. Batıdaki Kürtlerin yönetimde temsil edilebilmeleri için belediye meclis üyeliklerine yazılmaları terörse ben terörist olayım kardeşim. Demokrasi bunun adı, demokrasi. Ey bugüne kadar ama muhafazakar olduğun için, ama biz sana sesimizi duyuramadık diye, ama bambaşka sebeplerden Kürt olup da bu AK Parti’ye oy veren o temiz yürekli abim, ablam bak bunların işi seninle, sadece oyunla... Kürtlüğüne bile saygısı yok, diyor ki, ‘Eğer Kürt olarak yönetime gelecekse engel olunmalı, suçtur bu’ diyor. ‘Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin’ diyor. Görün bunları, gömün bunları.

"Sakın kanallara, internet sitelerine, Twitter’da yazan çizene dokunmaya kalkmayın"

Her darbe girişiminde her şeyi düşünürler. Darbeyi planlayanlar vardır, planlamışlar. Talimatları ulaştıranlar vardır, o mekanizmayı kurmuşlar. O talimatı alıp harekete geçenler vardır, sağolsunlar Çağlayan’ın üst katlarını doldurmuşlar ama bu darbenin bir de bildirisi olur, bu darbeyi duyuracak ve haklı yere koyacak. 15 Temmuz’da da okundu, 12 Eylül’de de okutmuşlardı. 12 Mart’ta Ecevit isyan etti, 12 Eylül’de isyan sokağa taşmadı ama çok ders alındı, çok acı çekilmişti, bastırıldı. 15 Temmuz’da bir darbe Tayyip Erdoğan’a, bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır, kim yaptı? Kendi adamları. Etle tırnak gibi oldukları, ne istediyse verdikleri, aynı hedefe farklı yollardan yürüdükleri... Bir cemaat yaptı ve o darbe sırasında bütün dünya döndü, muhalefete baktı. Biz gelen ‘Atatürkçü subaylar da destekliyor’ dezenformasyonlarına karşı dedik ki, ‘Darbe kimden geliyor diye bakan darbeye karşı olamaz, eğer bin Atatürkçü subay yapıyorsa bile, hepsi biden destekliyorsa bile Atatürk’ün partisi bu darbeye karşıdır’ dedik. Sonra külliyen yalan olduğu ortaya çıktı ama darbenin karşısında dimdik durduk biz. Şimdi o darbe bildirisini yazanlar, bugün televizyonlardan şu darbe bildirisini okutuyorlar: ‘İmamoğlu, milyonluk villada gözaltına alındı.’ İletişime bak, utanmadan A Haber başta, TRT, TGRT ve bütün yandaş kanallar tek elden verilen bilgilendirmeyle sürekli şunu yapıyorlar. Bir yalanı sürekli söyleyip darbeyi vatandaşın zihninde meşrulaştırmaya çalışıyorlar, yapmayan kim? Çok alet olanlar var, az alet olanlar var. Alet olmayanların başında canımın içi Halk TV var; gözümüz, kulağımız SZC TV var; kahraman, korkusuz TELE1’imiz var. Buradan ona tepki, buna tepki gösterecek miyiz, ne yapacağız hepsini konuşuyoruz, konuşacağız ama herkes bilsin bu darbeye direnen ve ayağa kalkan, hep birlikte bu darbecilerin karşısına dikilen bizler var. RTÜK’e de söylüyorum, BTK’ya da; sakın ha sakın ne bu kanallara, ne internet sitelerine, ne Twitter’da yazan çizene, ne de özgür basın olarak YouTube’dan yayın yapmaya çalışanlara dokunmaya kalkmayın, alnınızı karışlayacağız sizin.

"Ben sana ne lakap takayım savcı?"

Darbe girişimini meşrulaştırmaya çalışan darbe bildirisine inanılmasın. İmamoğlu, milyonluk villada gözaltına alınmadı, İBB’nin tapulu malı olduğu bilinen, AKP döneminde yandaş bir vakfa peşkeş çekilen -yer yandaş vakıftan alındı, belediyeye başkanlık konutu olarak kazandırıldı. Bir sonraki belediye başkanına da devir teslimle iade edilmek üzere kullanılıyor- milyonluk villa, milletin malı. Bunlar yandaş vakfa peşkeş çekmişlerdi. Medya Kültür AŞ şirketlerinden usulsüz ihaleler yapıldı. Medya AŞ’nin daimi çalışanı haline gelmiş yüzlerce müfettiş, bir kör kuruş bulamamış. 2019 öncesi bulunan 37 yolsuzluk dosyasının önemli bir kısmı orada bulunmuş. Bunlara Soylu tarafından el konulmuş, tek bir işlem yapılmamış ama şimdi utanmadan, sıkılmadan Medya AŞ’ye kara çalıyorlar. ‘Terör örgütüne yardım edildi, örgüt mensupları işe alındı’ diyor. ‘İBB’de 700 terörist var’ demişti Süleyman Soylu. ‘Açıklamazsan namertsin, suç duyurusunda bulunmazsan namertsin’ demişti Ekrem İmamoğlu. Soylu, 700’ünün ismini verdi, bunlardan 41’i hakkında soruşturma açıldı, yargılandı, tamamı beraat etti, hiçbir tanesi ceza almadı. Soylu’ya bunu sordular, ‘700 tane terörist var demiştin, 41’i yargılanmış, hepsi beraat etmiş’ diye. Şöyle söyledi utanmaz adam: ‘Siyasi olarak yapmak zorundaydım, ben bunu söylerken siyaset yaptım.’ Olmaz olsun senin gibi siyasetçi de böyle siyasetin de Allah cezasını versin. Ortalığı ayağa kaldırdılar, göreceksiniz, kanıtlar çıkacak. Ne bir kanıt, ne bir delil, ne ortaya konulabilmiş somut bir iddia... Elinde ne var? Meşe, çınar, ladin, ilke... Ne bunlar? Gizli tanıkların, yalancı tanıkların isimleri. ‘Meşenin dediğine göre, çınarın dediğine göre, ladinin dediğine göre...’ Somut bir şey var mı? ‘Ben öyle olduğunu duymuştum. Ben öyle yapıldığını tahmin ediyorum. İhaleleri ben alamadığıma göre rüşvet veren birilerine verildiğini tahmin ediyorum.’ Ekrem Başkanı bunlarla tutukladılar. Onun için söylüyorum, sakin sakin anlatalım da vatandaş bunları duysun diye. Meşenin, çınarın, ladinin duyumlarıyla İstanbul’un gözünün önünde çatır çatır çalışan, vicdanıyla, imkanıyla, sile sile bitiremediği alnının teriyle çalışan birisini içeri koydunuz ya meşe, çınar, ladin adıyla; ben sana ne lakap takayım savcı? Desem desem odun derim sana. Tek derdi saraydan verilen emri yetiren getirmek olan, soruşturmanın tutacak yeri olmayan bu kişinin gizli tanıklara taktığı isimlerin ana maddesini söyleyince bir salonda ayakta alkışlanacağımı tahmin etmezdim. Bu eser sizin Sayın Recep Tayyip Erdoğan."