İşte o soru önergesi:
Ankara’da yaşanan selin ardından ülke genelinde taşkın tehlike haritalarının hazırlanması ve riskli bölgelerin tespit edilmesi gerekmektedir. Taşkın bölgelerinde halihazırda bulunan yapılar için ise acilen önlemler alınmalıdır. Kamu kaynakları kente zarar veren ve betona yatırım yapılan projeler yerine doğayı tahrip etmeyen kentler kurulması, tüm kentlerde sel ve taşkınlara karşı çalışmaların yapılması ve önlemlerin alınması amacıyla; Anayasa’nın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Yangınlar, seller ve taşkınları sıkça yaşadığımız bir dönemdeyiz. Yaşadığımız tüm bu doğa olaylarının sonuçları ise her yıl daha da ağır yıkımlar ve hasarlara yol açmaktadır. Doğanın yağması ile daha da derinleşen iklim krizinin bu yıkımların sebebi olduğunu söylemek ise sorumluların sorumluluklarının üzerini örtmek için oldukça sık şekilde başvurulan bir söylem haline gelmektedir. İklim krizi bir sonuçtur ve nedenini yani doğanın kapitalist yağmasını ortadan kaldırmadan iklim krizinin yarattığı etkileri ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Ankara’da yaşanan ve dört kişinin hayatını kaybetmesine yol açan sel de yalnızca aşırı doğa olayı değil, kentlerin taşkınlara, sellere ve en genelinde doğa olaylarına uygun olarak kurulmamasının bir sonucudur.
Yağış sonrası açıklama yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi 985 su baskını, 188 mahsur kalma, 106 hasar, 148 ağaç devrilmesi, 125 çatı uçması ve 130 araç zararı olmak üzere toplam 1684 ihbar ulaştığını duyurmuştur.
Kentlerin altyapıları bulunduğu bölgenin yağış rejimi, topoğrafyası ve yapılaşma özellikleriyle belirlenir. Yağış bilinen ve hesaplanabilen bir değişkendir. Kentlerin kurulması ve tasarlanması ise birkaç yılda bir yaşanacak yağışlara göre kurgulanamaz. Bu merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğu yalnızca doğa olaylarının aşırılığına yüklemesi ve sorumlulukta kaçması anlamına gelmektedir. Yaşanan sel ve taşkınlardan kenti altyapı özelliklerine göre yapmayan ve gerektiğinde yeniden düzenlemeyen yöneticiler sorumludur.
Ankara yıllar içerisinde daha fazla betonlaşmış, ağaçsızlaşmış ve kalabalıklaşmıştır. 1994’de Ankara’da 482 bin olan araç sayısı 2019’da 2 milyon 33 bine yükselmiştir. 2013 yılında Ankara’ya 7 milyon ton asfalt dökülmüştür. Atatürk Orman Çiftliği ve ODTÜ ormanı AVM ve yol yapılmak için tahrip edilmiştir. Ankara’daki betonlaşma ve kirlilik son yıllarda da artarak devam etmektedir. Nufüs artışı ve otomobilleşme ile Ankara’da elektrik, yakıt ve kömür kullanımı da artarak devam etmektedir. Ankara’da 2021 yılında 81 bini otomobil olmak üzere, 117 bin 816 araç trafiğe çıkmış ve tam 3,5 milyon ton asfalt bir yılda serilmiştir. 2021 yılında Ankara’da inşaatı biten ve izin alan bina metrekaresi 9 milyon 164 bin 850 metrekareye ulaşmıştır.
Kentlerdeki plansız yapılaşma arttıkça toprak yüzeyler yok oldukça düzgün planlanmamış altyapılar her yağışta kentin suların altında kalmasına sebep olmaktadır.
Ülke genelinde taşkın tehlike haritaları hazırlanmalı ve riskli bölgelerde yapılaşmanın önüne geçilmelidir. Taşkın bölgelerinde halihazırda bulunan yapılar için ise acilen önlemler alınmalıdır. Dere yatağı içinde yapılan ‘kazı malzemesi dökümü, yataktan kum, çakıl alımı’ faaliyetleri engellenmelidir. Dere yatağına kurulmuş yerlerde ise yine sel ve taşkını önlemek için altyapı çalışmaları yapılmalıdır. Ankara’nın kentsel drenaj master planı yapılmalı ve sorunlu bölgeler tespit edilmelidir. Yağmur suyu şebekeleri temizlenmeli ve ölçüm cihazları ile gözlenmelidir. Kamu kaynakları kente zarar veren ve betona yatırım yapılan projeler yerine doğayı tahrip etmeyen kentler kurulması için harcanmalıdır. Ankara’da yaşanan selin ardından, tüm kentlerde sel ve taşkınlara karşı çalışmaların yapılması ve önlemlerin alınması için araştırma komisyonu kurulmalıdır.