Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olası ABD ziyaretine dair, "Sayın Cumhurbaşkanımızın olası ziyaretinden önce biz Dışişleri Bakanları düzeyinde bir çalışma yaparız. Sayın Cumhurbaşkanımız ABD ziyaretine olumlu yaklaşıyor. Ancak, şu anda net bir tarih telaffuzunda bulunmadık" dedi.
Dışişleri Bakanı Fidan, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle dün iftar programında bir araya geldi. Fidan, güncel uluslararası gelişmeler ve Türk dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Fidan, Suriye ziyaretinde öne çıkardıkları en önemli başlığın YPG meselesi olduğunu belirterek, Türkiye'nin önceliği olan tüm konular ve endişeleri gündeme getirdiklerini kaydetti. Fidan, "Yeni yönetimin SDG ile yaptığı anlaşma bağlamında; örgütün niyetleri, kabiliyetleri, enerji kaynaklarının kontrolü gibi konularda bizim bakış açımızı net şekilde aktardık. Terörle mücadelede senelere dayanan tecrübemiz ve PKK'ya dair bilgilerimiz çerçevesinde endişe konusu olabilecek hususların altını çizdik. Suriye yönetiminin de bizimle aynı niyet ve perspektifi paylaştığını gördük" ifadelerini kullandı.
Mevcut yapısıyla YPG’nin PKK’nın "bir mütemmim cüzü" olduğunu ifade eden Fidan, "Örgütün anlaşma çerçevesinde nasıl adım atacağı ve takviminin nasıl olacağı gibi konuları Şam'da ele aldık. Örgütün askeri kabiliyetlerinin yok edilmesinin bizim için önemli bir husus olduğunun altını çizdik" diye konuştu. Fidan devamında şöyle konuştu:
"Mevcut unsurların kendini feshetmesi, merkezi hükümetin kontrolüne girmesi önemli bir şart"
"Bunun sağlanması için tabii ki bazı hususlar ön plana çıkıyor. Bunlardan birincisi emir komuta meselesi. Mevcut unsurların kendini feshetmesi, merkezi hükümetin kontrolüne girmesi çok önemli bir şart. Ayrıca, silah, füze üretimi, hava savunma sistemi gibi kritik yeteneklere sahip olmaları asla kabul edilemez. Bir diğer konu da YPG'ye dışarıdan gelip katılanlar. Bunlara asla yer yok. Var olan unsurlar çözülsünler, silah bırakıp kendilerini lağvetsinler ve merkezi hükümetin tam kontrolü altına girsinler Bu bir zorunluluk. Merkezi hükümet, emir komutayı alabilecek yeterlilik sahibi olmalı.
Önümüzdeki süreçte tüm bu gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Süreç içerisinde ihtiyatlı olmak ve kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Önümüzdeki kısa dönemi çok yakından takip edeceğiz.
"Kürtlere, Esad döneminde verilmeyen hakların verilmesi gerekiyor"
Suriye'de yaşayan Kürtlere, Esad döneminde verilmeyen hakların verilmesi gerekiyor. Herkese eşit vatandaş muamelesi yapılması elzem. Suriye yönetimi de bu konuda oldukça hassas. Yerinden edilen Suriyelilerin yurduna dönmeleri meselesi, üzerinde çalıştıkları öncelikli konulardan birisi. Güven tesis edilen bir ortamda, silahlı örgütler yaşam alanı bulamazlar."
Suriye'nin birliği ve bütünlüğünü her platformda dile getirdiklerini söyleyen Bakan Fidan, silahlı grupların kendilerini feshedip merkezi hükümete bağlanmalarının, ülkedeki birlik ve beraberlik havasını olumlu etkileyeceğini kaydetti. Fidan, "Aynı şekilde YPG ile merkezi hükümetin vardığı mutabakat neticesinde, YPG'nin bütün varlığını ve otoritesini merkezi hükümete devretmesi yönünde atılacak adımlar somutlaştıkça, Suriye içerisindeki birlik ve bütünlüğün sağlanacağını düşünüyorum" dedi.
"Amerika ordusunu çekerse, bu onlar için daha az maliyetli olacak"
Amerikan askerlerinin Suriye’deki varlığının devam etmesinin ABD Başkanı'nın öncelikleri arasında olmadığını gördüklerini belirten Fidan, "PKK, Suriye'deki varlığını DEAŞ cezaevleri üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu konuyla ilgili önlemler alıyoruz. Bölge ülkelerinin DEAŞ ile mücadele etmesi gerekiyor ve bu yönde çabalarımız var. Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye ile Amman'da yaptığımız toplantıda bu yönde somut kararlar aldık" ifadelerini kullandı. Amerikan ordusunun Suriye'deki varlığının bir maliyetinin söz konusu olduğunu dile getiren Fidan, "Amerikan kamuoyunda ABD ordusunun Suriye’deki varlığının devam ettirilmesinin yararı sorgulanır hale geldi. Önceden Suriye’de İran, Rusya ve Esad rejimi faktörleri vardı. Ancak şu anda konjonktür değişti. ABD askerlerinin varlığının devamı konusunda Başkan Trump'ın ikna olması gerekiyor. Amerika ordusunu çekerse, bu onlar için daha az maliyetli olacaktır" şeklinde konuştu.
"Kendi meselelerimizi kendimiz çözmeliyiz"
DEAŞ'a karşı mücadele kapsamında, "Kendi meselelerimizi kendimiz çözmeliyiz" diyen Fidan, Ürdün'de beş ülkenin bir araya geldiğini ve ortak operasyon ve istihbarat amaçlı bir merkez kurulacağını belirtti. Fidan, "Bunun için teknik ekipler çalışıyorlar. Bizim çalışmamız bitmek üzere. Sonrasında diğer ülke heyetleri ile bir araya gelerek ortak bir mekanizma kuracağız. Her ülke elindeki istihbarat bilgilerini paylaşarak, DEAŞ'tan kaynaklanan tehditleri bertaraf etme konusunda ortak hareket edecek. Benim Türkiye olarak belli bir askeri kabiliyetim var. Ürdün’ün var, Irak’ın var… Gerektiğinde DEAŞ’a karşı bu kabiliyetler devreye girecek. Operasyon yapılacak. Bilgi paylaşılacak" diye konuştu.
"El-Hol kampı meselesi çözüme en yakın konulardan birisi"
El-Hol kampı hakkında, "Bu konuda çok çalışıyoruz. El-Hol kampı meselesi çözüme en yakın konulardan birisi" ifadelerini kullanan Fidan, orada 40 bin civarında bir nüfustan bahsedildiğini belirtti. Iraklılar ve Suriyelilerin kendi vatandaşlarını almak için güçlü bir irade ortaya koyduklarını söyleyen Fidan, "Bu kampın kontrolü PKK/YPG'deyken kamptan çıkışlar oldukça yavaştı. Ancak artık Iraklılar da Suriyeliler de vatandaşlarını alabilirler. Ancak cezaevinde kalanların başka bir formülle çözülmesi gerek. Onların cezaevinde kalması gerekiyor. O hususta çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi.
"Cumhurbaşkanımız, Trump'ın saygı duyduğu liderden birisi"
Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesine ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkan Trump'ın saygı duyduğu liderlerden birisi. Bunu da telefon görüşmesinde açıkça ortaya koydu zaten. Görüşmede sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki beklentileri ile savunma sanayi iş birliğindeki kısıtlamaların kaldırılmasının önemini vurguladı. Ukrayna'daki barışın önemini bir kez daha tekrar etti. Sayın Trump'ın yaklaşımı da oldukça pozitif oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız ile beraber, iki ülke arasındaki sorunları çözmek istiyor. Biz de muhataplarımız ile bunun için çalışıyoruz" diye konuştu. Fidan devamında, "Sayın Cumhurbaşkanımızın olası ziyaretinden önce biz Dışişleri Bakanları düzeyinde bir çalışma yaparız. Sayın Cumhurbaşkanımız ABD ziyaretine olumlu yaklaşıyor. Ancak, şu anda net bir tarih telaffuzunda bulunmadık" ifadelerini kullandı.
Biden yönetimi ile CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasına ilişkin kapsamlı görüşmeler yaptıklarını söyleyen Fidan, "Yeni yönetim ile de bu konuları detaylı bir şekilde ele alacağız. Tabi burada konuşulması gereken teknik konular var. Bu yaptırımların kaldırılması hususunda Amerikalıların bir istisna yapma yetkisi var mı? Kendi iç hukuk sistemleri bu yönde bir karar alabilecek mi? Bu konuları ayrıntılı bir şekilde görüşeceğiz" dedi.
"Filistin meselesinin daha büyük kırılmaları beraberinde getireceğini düşünüyorum"
İsrail'in Gazze'ye son dönemdeki saldırılarına değinen Fidan şöyle konuştu:
"'Netanyahu’nun zihninde ateşkesi bozma düşüncesi olduğunu biliyoruz' diye uzun zamandır söylüyoruz. Bütün emareler bunu gösteriyordu. 500 insanı şehit ederek ateşkesi resmen bozdu ve bombalamaya devam edecek gözüküyor. Gazze'de son yaşananlarla ilgili Mısır'ın başkenti Kahire’de pazar günü bir toplantımız olacak. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Ligi Gazze Temas Grubu olarak bir araya geliyoruz. Bu toplantıda İİT toplantısında kabul edilen Gazze planının hayata geçirilmesi için atılabilecek adımları ele alacağız. Soykırımı durdurmak için elimizden geleni yapacağız.
Ben Filistin meselesinin daha büyük kırılmaları beraberinde getireceğini düşünüyorum. Orada mevzi bir başarı elde ediyor gözükebilirler, 100 binlerce insanı katlederek, ama başka türden risklerin kapısı çok ciddi açılıyor. Yani daha farklı bölgesel kırılmalar, çatışmalar riski de ortaya çıkıyor."
"Bu adaletsizliğin mutlaka giderilmesi lazım"
Kıbrıs meselesi ve Cenevre'deki son toplantıya ilişkin değerlendirmede bulunan Bakan Fidan, Genel Sekreter'in bir yıl önce bir özel şahsi temsilci atadığını, Kolombiya eski Dışişleri Bakanı'nın 6 ay süreyle taraflarla konuştuğunu ve bir rapor hazırladığını belirtti. Fidan, "Bu rapor da kayda geçti, dedi ki 'İki taraf arasında ortak zemin yok'. Şimdi bu ne demek? Bizim yıllardır savunduğumuz bir konu var. Ada'da iki toplumun kendi başına, kendi kurumlarıyla ayrı ayrı yaşıyor olması gibi bir gerçeklik var. Bunlardan birinin devlet olarak tanınıp her türlü imkana erişmesi, diğerinin tanınmaması Ada'daki adaletsizliğin temel sebebidir. Bu adaletsizliğin mutlaka giderilmesi lazım" ifadelerini kullandı. Fidan devamında, "Biz geçmişte uluslararası sistemin hakemliğine güvenerek hazırlanmış BM çözüm taslaklarına tamam dedik ama Rumlar buna yanaşmadılar. Bugün artık sahada başka bir durum var. Bu durum, siyasi çözüm arayışlarına yansımak zorunda" diye konuştu.
Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında barış antlaşması ve ateşkes antlaşması olmak üzere iki konu olduğunu ifade eden Fidan, Trump ve Putin’in görüşmesinden ateşkes konusunda "tam bir netice" çıkmadığını söyledi. Sürecin başlamasını ve ilerlemesini sağlayacak bazı adımların sunulduğunu kaydeden Fidan, "Enerji alanları hedef alınmasın, gemilerin seyrüsefer güvenliği sağlansın, esir takası yapılsın gibi fikirler öne atıldı. Bunlar kabul edildi. Tam ateşkes için ise çalışmalar sürüyor" dedi.
"Türkiye olarak iki tarafın üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşmada katkı vermek isteriz"
Bakan Fidan, "Biz Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da durduğu yer şu: İki tarafın üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşmada, katkı vermek isteriz. Yani bizim için önemli olan iki tarafın mutabık kalacağı bir anlaşma. Bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Ama şu anda gördüğünüz tartışmaların çoğu, güvenlik garantileri başlığı altında yapılan konular. Teorik olarak söylüyorum, taraflar ileriki bir aşamada bir barış gücü oluşturulmasında mutabık kalırlarsa biz katkı sunabiliriz. Ama şu noktanın altını çiziyoruz: İki taraftan birinin zorlayıcı girişiminin bir parçası olmakla, mutabık kalınmış bir çözümün parçası olmak farklı şeylerdir. Biz ikinci seçenekte varız" dedi.
"Avrupalılar artık Amerika'nın yüzde yüz güvenlik şemsiyesine bağımlı olmak istemiyorlar"
Fidan, Avrupa güvenlik mimarisine dair şu değerlendirmeyi yaptı:
"Şimdi iki tane konu var. Birincisi, eski düzene göre Avrupa kendini yapılandırırken neye bakmalı? Çünkü, düzen üzerinde tehditler var, ama düzen bozulmadı. Yani Amerika resmi olarak NATO’dan çıkmadı, birliklerini çekmedi, füzelerini geri almadı. Her şey duruyor. Sadece Rusya ile yaptığı angajmandan sonra ortaya çıkan bir alarm durumu var Avrupa'da. Şimdi, belli konuları çok erkenden tartışmak bile istemiyorlar.
Yani bazı şeyleri ayırmak lazım. Bir, eski düzen devam edecekse, yani Amerika şimdi Rusya ile Ukrayna üzerinden bir inisiyatif geliştiriyor, ama Avrupa güvenliğiyle olan, NATO ile olan ilişkisi aynı düzeyde devam edecekse, Avrupa bu sefer kendi güvenlik yapılanmasını buna göre oluşturacak. Amerika'nın tamamıyla olmadığı bir yerde bu sefer yeni bir yol izleyecek.
Geçende bir mülakatta söylediğim gibi, 'Cin şişeden çıktı'. Avrupalılar artık Amerika'nın yüzde yüz güvenlik şemsiyesine bağımlı olmak istemiyorlar. Bunun sürdürülebilirliğine inanmıyorlar. Kendi güvenliklerini de bu derece riske atmamaları gerektiğini düşünüyorlar. Bu düşünce matematik olarak öteden beri vardı, ihtimal olarak, ama bir gerçeklik olarak kendini hissettirmediği için politika yapıcılarını bu noktada adım atmaya itmiyordu. Ama şu anda ilk defa kendini bu kadar yakın ve yakıcı hissettiriyor. Şimdi politika yapıcıları da bu konuda gerçekçi adım atmaya yöneliyorlar. Her iki düzlemde Türkiye ile ne kadar yakın çalışılır, ne kadar çalışmak isterler, roller nelerdir, biz neler önerebiliriz, tartışmaya ne kadar katkıda bulunabiliriz, bu çok dinamik bir süreç.
İdeal olan, Avrupa Birliği (AB) üyesi olup bu konuları daha bütüncül bir şekilde, ekonomisiyle, siyasetiyle, güvenliğiyle hep beraber iç içe yönetmek. Cumhurbaşkanımız bunu ideal bir çözüm olarak görüyor. Ama AB'nin bu konudaki çekinceleri halihazırda yerinde duruyor. Ama tabii Türkiye ile ilişkileri daha da ileri taşıma konusunda durdukları bir yer var. Bunun gerektiğine de inanıyorlar ve bu noktada birtakım adımları nasıl atarız diyorlar. Bazı ülkeler bu konuyu engellemeye çalışabilir mi? Evet. İşte, Avrupa'nın güvenliği diğer geri kalan ülkeler için ne kadar ciddi burada göreceğiz. Yani bunu kaldırmak için bir adım atacaklar mı atmayacaklar mı?"
Bakan Fidan, vize meselesinde iki ayrı konunun olduğunu, birisinin mevcut vize süreçleriyle ilgili sorunun başvuruların reddedilmesi, az vize verilmesi veya sürecin çok uzun sürmesiyle alakalı ve diğer konunun daha ileri bir vadede vize serbestisi sağlanması olduğunu ifade etti. Fidan, "Avrupa ülkelerinden vize sorunuyla ilgili izah istediğimizde, 'Biz verdiğimiz vizelerin en fazlasını Türkiye'ye veriyoruz' diyorlar. Oransal olarak baktığımızda yıllardır başvurular arasında alınan ve reddedilen vize oranları değişmiyor" ifadelerini kullandı.
"Bizim Avrupa ile vize serbestisine geçmemiz gerekiyor"
Türkiye’den yapılan özellikle turist vizesi başvurusunda ciddi bir artışın söz konusunu olduğuna değinen Fidan, "Buna mukabil, vize haklarının suistimal edildiği ile alakalı da Avrupalılar tarafından gündemimize getirilen bazı iddialar var. Geldiğimiz noktada, bizim Avrupa ile vize serbestisine geçmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman vize süreçleriyle ilgili sorunlar da ortadan kalkar. Vize rejimi devam ettiği sürece, Türkiye'nin artan talebine vize mekanizmasıyla cevap verilmesi mümkün değil. Yani çözüm vize serbestisi. O konuyu da bu dönemde artık inşallah çözmeyi düşünüyoruz. Ekonomideki iyileşmeye paralel olarak bunu da hayata geçirmek gerekiyor" diye konuştu.