İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının peş peşe yaptığı açıklamalarla siyaset, iş ve medya dünyasına yönelik başlattığı operasyonlar ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere kamuoyunun yakından tanıdığı 100’den fazla kişiye yönelik gözaltılar en sert etkisini ekonomide gösterdi. Menkul kıymetler ve hisse senedi piyasası çöküşe geçerken, döviz ve altın fiyatları adeta tsunami gibi yükselişte.

Türkiye saatler içinde yoksullaştı

Sabahın erken saatlerine başlatılan operasyonlarla yüzlerce noktada yürütülen baskın ve gözaltılar, İstanbul Valiliğinin duyurduğu 4 gün süreli yasaklar, durdurulan metro ve toplu ulaşım seferleri ile İstanbul’da ilan edilen ‘örtülü OHAL’ altında açılan piyasalarda aylardır 36 TL seviyesinde sabitlenmiş durumdaki dolar/TL kuru önce 39, ardından 41 TL’ye yükseldi.

Bir süredir kıpırdanan euro/TL kuru ise 45’e kadar çıktı. Gram altın fiyatları 4000 TL’yi aşarken, Borsa İstanbul (BİST) yabancıların hızla satışa geçmesiyle çakıldı. Devre kesici ile aralıklı şekilde alım-satımlar durdurulmak zorunda kalındı. Kurlardaki olağanüstü hızlı artış sonrası ortaya çıkan TL’deki değer kaybıyla Türkiye saatler içinde yoksullaştı.

Şimşek iki yıldır emek verdiği programı kurtarma çabasında

Kulislere yansıyan bilgilere göre Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Bankalar Birliği, Merkez Bankası yönetimi ve BİST yöneticileriyle sürekli irtibatta kalarak piyasalardaki gelişmeleri izlerken sürecin kontrolden çıkmaya başlaması, özellikle dış piyasalardan gelen endişeli arayışlar, ne olup bittiğine yönelik sorgulamalar ardından piyasaları yatıştırmak amacıyla resmi sosyal medya hesabından açıklama yaparak yangına su serpmeye çalıştı.

Şimşek "Piyasaların sağlıklı işleyişi için gereken her şey yapılıyor" dediği paylaşımda, uygulanmakta olan programın "kararlılıkla devam ettiğini" vurguladı. Ancak ortadaki gerçek tablo bir süredir siyasi müdahalelerle sağından solundan kırpılan dezenflasyon programı ve rasyonele geçiş süreci 18 Mart gecesi diploma iptali ve 19 Mart sabahında savcılık talimatıyla başlatılan polis operasyonları ve yüzlerce gözaltı ile ağır hasar aldı. Şimşek’in "kararlılıkla devam ediyor" dediği program siyaset ve yargı eliyle sonlandırılınca, ortada "rasyonel" diye bir şey kalmadı.

İki yıl ödenen bedeller heba oldu. Rezervler 10 milyar dolar eridi, faiz artışı tekrar gündemde

İçeride hisse senedi, altın, döviz piyasalarındaki olağanüstü dalgalanmalar istikrar algısını zayıflatırken, öngörülemezlikleri artırdı. Enflasyonu düşürebilmek için yüzde 50’ye kadar çıkartılan faizde üç aydır peş peşe yapılan indirimlerin sürdürülmesi tehlikeye girdi. İki yıldır dezenflasyon için baskılanan kurlar zincirinden boşaldı.

2018’deki Trump yaptırımlarına ve 2021’deki nas ısrarına benzer bir sürece hızla girildiğine dönük emareler peş peşe geliyor. Belirtilen süreçlerde rekor kıran enflasyon ve olağanüstü yükselişe geçen döviz kurlarına müdahale için 125 milyar dolara varan satışlarla rezervleri eksiye düşen Merkez Bankası’nın yanı sıra kamu bankalarının döviz rezervlerinin eritilmesi pahasına kurlar tutulmaya çalışılmıştı.

Şimdi gelinen noktada sabah saatlerinden itibaren bankaların döviz masalarının göstergeleri ve piyasalarda oluşan iniş çıkışlar Merkez Bankası’nın müdahale amaçlı rezerv satışlarının 10 milyar dolara ulaştığını, artmaya devam ettiğini işaret ediyor. Bu müdahalelerle 38 TL civarına düşürülen dolar/TL kuru ve 45 liranın altına çekilen euro/TL kuru müdahalelerle ve zoraki tutulabiliyor. Özetle altın ve döviz piyasalarında "cinin şişeden çıktığı" bundan sonra istikrarı tekrar yakalamanın güçleştiği, yukarı yönlü kur hareketlerinin hızlanarak devam edeceği öngörülebilir.

Kesme altın yasağı ve kambiyo vergisi de altındaki yükselişi durduramayacak

Bir süredir zaten tırmanışa geçen altın fiyatları ve altına yönelik talepteki artış, kesme altın satışlarının yasaklanması ve bankalarda yapılan kaydi altın alım-satımlarına binde 2 kambiyo vergisiyle dizginlenmeye çalışılırken gelinen noktada altın fiyatlarını kontrol etmek iyice zorlaşacak. Ekstra müdahaleler ve Merkez Bankası’nın bin bir emekle biriktirdiği altın rezervlerinden piyasalara müdahale satışları yapılması kaçınılmaz.

6 Mart’taki faiz indiriminin ardından 17 Nisan’daki toplantıda da Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini sürdüreceği beklentileri son gelişmelerle tersine döndü. Kurlardaki olağanüstü yükselişin dezenflasyon programını sekteye uğratması ve TL’deki değer kaybını hızlandırmasına paralel olarak politika faizinde indirim sürecine ara verilmesi ihtimali arttı. Kur artışları ve TL’deki değer kaybı müdahalelere rağmen kontrol edilemez bir noktaya gelirse Para Politikası Kurulu (PPK) yeniden faiz artışına yönelecektir. Bu da enflasyon, faiz, kur politikalarının tersine dönmesi, istikrarsızlık ve öngörülemezliğin artması, dış kaynak girişlerinin tümden kesilmesi yanında yabancı kaçışının hızlanması ve dış piyasaların programa güveni yeniden sorgulamaya başlaması anlamına geliyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının reyting değerlendirmelerinde kredi notunun yeniden düşürülmesine kadar varabilecek sonuçlar yaşanması söz konusu.

Siyasi dizayn amaçlı tüm bu girişimlerin ve sergilenen hamlelerin ekonomi üzerindeki etkilerinin daha büyük dalgalanmalarla süreceğini ve tüm bunların sonucunda iki yıldır katlanılan ağır bedellerin bir günde sıfırlanması yanında enflasyonun yeniden yükselişe geçeceğini, ekonomi yönetiminin açmazlarının büyüyeceğini bugünden görmek olanaklı.