CHP İstanbul Milletvekili Parti Meclisi Üyesi Dr. Sibel Özdemir, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi üzerine konuştu.

 

Milletvekili Özdemir, “Uzlaşmadan uzak, çoğunlukçu anlayışı kendilerine rehber edinen iki siyasal partinin kendi kişisel, sosyal, günübirlik siyasi çıkarlarını karşılamak için gündeme getirdikleri ve aynı zamanda meşruluğunun tartışmalı” olduğunu ifade ederek, “Parlamenter sistemi ve kuvvetler ayrılığını lağveden bir Anayasa değişikliğiyle tüm uyarılarımıza rağmen yetkileri elinden alınan, itibarsızlaştıran Parlamentomuzun iç işleyişiyle ilgili bir İç Tüzük düzenlemesiyle karşı karşıyayız.” diye konuştu.

 

Teklifin 1'inci maddesi üzerine konuşan Özdemir, “İçtüzüğün 3'üncü maddesinde düzenleme yapılıyor. Bu değişiklikle, milletvekillerinin ant içerek göreve başlayacakları ve ant içmekten imtina eden milletvekillerinin göreve başlayamayacağı düzenleniyor. Bu değişiklik maddesinde geçen "imtina" kavramı ant içmenin iradi, kendi isteğiyle olduğu duruma işaret etmektedir. Bizim burada parti olarak görüşümüz, hiçbir milletvekili kendi iradesiyle ant içmekten imtina etmemelidir, her milletvekilinin ant içmesi gerektiğidir. Mevcut, şu anki Anayasa'mıza göre, seçilen, resmî olarak mazbatasını alan kişinin milletvekilliği başlıyor yani milletvekilinin yasama dokunulmazlığı, yolluk ve ödenek gibi hakları da mazbatasını almasıyla birlikte işlemektedir. Milletvekili olarak seçilip haklarımızı kazandıktan sonra Meclis Genel Kuruluna katıldığımız ilk gün yüce milletimizin huzurunda mevcut, şu anki Anayasa'mızla belirlenmiş olan ant içme törenine katılmaktayız. Ama bu düzenlemeyle, milletvekilinin göreve başlaması ve haklardan yararlanması ant içme şartına bağlanmakta. Baktığımız zaman, bu yapılan değişiklikteki amaç, ant içmeyen milletvekilinin ödeneğinden, yolluğundan ve özlük haklarından mahrum bırakılması. Anayasa hükümleri İç Tüzük'le kaldırılamayacağı için, bunun üzerinde mutlaka Anayasa'nın 75'inci ve sonraki maddelerinde düzenleme yapılması gerekmektedir. Baktığımız zaman, bu teklifte, diğer bazı maddelerde de olduğu gibi, Anayasa'ya aykırı bir durum ortaya çıkmaktadır.” dedi.

 

Düzenlemeye ilişkin bir diğer noktaya da dikkat çeken Özdemir, “Seçilen milletvekilleri geçerli bir mazereti nedeniyle ant içemediği durumda bu mazeretini Meclis Başkanlık Divanına iletmektedir. Ancak, burada keyfî bir durum ortaya çıkmakta, yoruma açık bir düzenleme getirilmektedir.” ifadelerini kaydetti. 

 

İçtüzüğün çoğunlukçu anlayışla hazırlandığını savunan Özdemir, “Konjonktürel ihtiyaçlara çözüm aracı olarak sunulan bu İçtüzük değişikliği milletin seçilmiş temsilcileri olan biz milletvekillerinin söz haklarının kısıtlanması, konuşmalarımızın sınırlarının belirlenmesi, disiplin ve para cezası gibi Meclisimizin halkımız nezdindeki saygınlığına gölge düşürecek ve maalesef son Anayasa değişikliğiyle birlikte Meclisimizin güvenini iyice kaybettirecektir.” dedi.

 

Özdemir sözlerini şöyle tamamladı:

 

“Burada, gerekçede belirtilen etkin ve verimli çalışmayı sağlamanın tek yolu, maalesef, muhalefetin daha az konuşması ve mevcut İçtüzük ile güvence altına alınan denetim araçları kısıtlanarak Meclis çalışma saatlerinden bir tasarruf öngörülmekte. İktidar partisinin muhalefetin sesini kısmaktaki gerekçesini anlamak mümkün, bu gayet açık ancak burada, teklifin özellikle diğer muhalefet partisi sahipleri önceki geceki değerlendirmelerinde şöyle söylediler: “Muhalefet partilerinin denetim araçları olan grup önerilerindeki konuşma sürelerini kısıtlamak, tutanaklardaki yanlış ifadelerin düzeltilmesiyle ilgili söz taleplerini kısıtlamak...” Ve özellikle de en önemli denetim aracımız olan yoklama talebi Meclis çalışmalarında bir istismar aracı olarak görüldü, bu, gerçekten çok vahim bir durum. İçtüzüğün muhalefet partilerine verdiği konuşma ve denetim haklarının bir başka muhalefet partisi tarafından istismar olarak görülmesi gerçekten kabul edilemez bir durumdur. Şunu söylemek istiyorum: Gerçekten, ülkemiz Meclisimizin yerleşmiş bütün demokratik teamüllerinden, ortak ritüellerinden, herkesi kapsayan söylem ve eylemlerinden hızla uzaklaşmakta, toplumumuz kutuplaşmakta, çoğunlukçu tek adam anlayışının son örneği de maalesef Meclisimizde yaşanmaktadır. Bizler sesimizi ne kadar kısmaya çalışsanız da ısrarla ve özgüvenle kapsayıcı, uzlaşmacı, çoğulcu, çözüm üreten, kişilerin ya da bazı siyasal partilerin günlük siyasi taleplerine göre değil halkın sorunlarını önceleyen, halkın sorunlarına kalıcı çözüm üreten, güçlü ve en önemlisi saygın bir parlamenter sistemi tekrar inşa edeceğiz.”