Yargının geldiği durumdan bir hukukçu olarak utanç duyduğunu kaydeden Yılmaz, “İktidarın bacaklarına yapışmış, oradan aldığı güç ve talimatlarla, siyasi bir dille muhalefete saldıran yüksek yargı organlarının başkanlarını tarihimizde ilk kez görüyoruz ve bunu bir utanç ve rezalet dönemi olarak tarihe not ediyoruz” dedi. Gökçek’in görevden alınmasına yönelik tartışmalara da değinen Yılmaz, “Ankara’nın iradesini kimse gasp edemez. Melih Gökçek’i sadece indirmek için bu süreci kullanamazsınız. Eğer inmesi gerekiyorsa parsellerin hesabını da verecek, çıkıp yargıya da hesabını verecek” diye konuştu.

 

/ANKARA

 

CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, hükümetin OHAL’i millete karşı kullandığını vurgulayarak, “Bu OHAL düzeni net bir şekilde bir zorbalık düzenidir. 12 Eylül’den öte FETÖ çetesiyle ortaklaştığınız dönemden daha belirgin bir şekilde, hukuku ayaklar altına alacak derecede zorbasınız, hukuksuzsunuz. 12 Eylül döneminde zorlama delillerle davalar açılırdı. Ortaklığını yürüttüğünüz kumpas davaları sürecinde de uydurma ve yaratma delillerle davalar açtınız ama şimdi delile dahi gerek duymaksızın hüküm niteliğinde iddianameler hazırlıyorsunuz ve ona sonuç bağlıyorsunuz. Bunlar hukukun yok edildiğinin net ifadeleridir” dedi. Yargının geldiği durumdan bir hukukçu olarak utanç duyduğunu ifade eden Yılmaz, “İktidarın bacaklarına yapışmış, oradan aldığı güç ve talimatlarla, siyasi bir dille muhalefete saldıran yüksek yargı organlarının başkanlarını tarihimizde ilk kez görüyoruz ve bunu bir utanç ve rezalet dönemi olarak tarihe not ediyoruz” diye konuştu. Ankara’nın iradesini kimsenin gasp edemeyeceğini de vurgulayan Yılmaz, “Melih Gökçek’i sadece indirmek için bu süreci kullanamazsınız. Eğer inmesi gerekiyorsa parsellerin hesabını da verecek, çıkıp yargıya da hesabını verecek” dedi.

 

“OHAL DÜZENİNİ ÇOK SEVDİNİZ”

Hükümet yetkilerinin OHAL’e ilişkin olarak başlangıçta “Biz OHAL’i millete karşı değil devlete karşı ilan ediyoruz” dediğini anımsatan Yılmaz, zaman içerisinde bu sürecin devleti ele geçirip, millete karşı kullanıldığının net bir şekilde uygulamalarla ortaya çıktığını söyledi. Yılmaz, “Grev ertelemeleri, sermayenin ihtiyaçlarının gerçekleştirilmesi, tek adam rejimine dayalı Anayasal değişikliğin yapılması ve bunun oylanmasına ilişkin ‘hayır’ iradesinin çalınması, gerici ve cihatçı müfredatın geçirilmesi, hep bu bahane üzerinden bu OHAL koşullarında gerçekleşti” ifadelerini kullandı. OHAL ile bir zorbalık düzeni inşa edildiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:

“OHAL ilk ilan edildiğinde hükümet adına yapılan açıklamalarda, ihtiyaç bittiğinde, hatta 3 aylık süre bile dolmadan 1-1.5 ay süre içerisinde kalkacağı vaat edilmişti. O gün de topluma yalan söylenmişti. 15 ayı doldu, şimdi 3 ay için yeniden OHAL süresinin uzatılması tartışılıyor. Görülüyor ki bu 15 aylık uygulamada OHAL sürecini, bu darbe koşullarını çok sevdiniz, çok rahat ettiniz ve bunu kalıcı bir yönetim biçimi olarak hayata geçirmek için yeni baştan uzatılmasını talep ediyorsunuz. Bir bakıma bu sürecin resmi olarak inşası anlamına gelen Anayasal değişiklikleri önceden devreye sokmak istiyorsunuz.”

 

“OHAL’İN DE BİR HUKUKSAL ÇERÇEVESİ VAR”

            Yılmaz, OHAL’in de bir hukuksal çerçevesi olduğunu belirterek, “Her ne kadar bir keyfilik, bir zorbalık düzenine dönüşmüş olsa bile OHAL de anayasal düzenleme çerçevesinde hayata geçirilmek durumunda çünkü bunun Anayasa’da yeri var. Anayasa’da, Meclis İçtüzüğü’nde hukuksal bir çerçeve var, orada da deniyor ki: ‘KHK’lar 30 gün içerisinde Meclisin bilgisine ve onayına sunulur.’ Maalesef, çıkan KHK’lar bugüne kadar, sınırlı birkaç örneğin dışında, Meclis’in bilgisine, onayına getirilmedi. Yine, bu şart yerine getirilmezse bu kanun hükmünde kararnamelerin geçersiz ve hükümsüz olacağı söyleniyor; bu dahi dikkate alınmadı. Yine kanun hükmünde kararnamelerin OHAL’in kapsamı ve süresiyle sınırlı şekilde kullanılması gerekiyor; bu gerekliliğe de uymuyorsunuz. Şunu bilmeniz lazım: Bu yönetim süreciniz hukuksuzdur, kanunsuzdur ve bu yönetim anlayışınız da öyle, hesabı verilmesi gereken bir durumdur” dedi.

 

“YARGI BİR UTANÇ VE REZALET DÖNEMİNDE”

Yargının geldiği durumu eleştiren Yılmaz, “Diğer cunta dönemlerinde, darbe dönemlerinde, eksikliklerine rağmen, yargısal süreçler işlemiştir, ancak bu dönemde bambaşka bir gerçeği yaşıyoruz. Bu dönem yargının askıya alındığı değil, yargının cuntanın yedeğine alındığı dönemi ifade ediyor. İktidarın bacaklarına yapışmış, oradan aldığı güç ve talimatlarla, siyasi bir dille muhalefete saldıran yüksek yargı organlarının başkanlarını tarihimizde ilk kez görüyoruz ve bunu bir utanç ve rezalet dönemi olarak tarihe not ediyoruz. Çünkü yargı gerçekten de böylesine iktidara yamanmış, onun borazanı olmaktan öte sopasına dönüşmüş bir dönem yaşamadı. Bu ibretlik bir durumdur. Ben bir hukukçu olarak, bir eski hâkim, avukat olarak utanç duymaya devam edeceğim” diye konuştu.

Seçim döneminde AKP hükümetinin “OHAL kalktı” afişlerini kürsüde gösteren Yılmaz, “OHAL’le ilgili bir dolu rakamsal değerlendirme yapabilirim, anlatımlarda bulunabilirim. OHAL’in ne olduğunu en güzel sizler söylediniz, Türkiye’ye anlattınız, işte, bu afişleri siz kamuoyuyla paylaştınız. Ne diyorsunuz: ‘OHAL kalktı, baskılar bitti’. Evet, OHAL bir zorbalık düzenidir, bir baskı düzenidir, bunu siz söylüyorsunuz” diye konuştu.

 

“FETÖ DEVLETTE YÜKSELİRKEN MERDİVENİ SİZ TUTUYORDUNUZ” 

Yılmaz, Türkiye’nin geldiği sorunun sebebinin hükümet olduğunu vurgulayarak, “Bugün burada rahatsız oluyorsunuz, gün gelecek mahkeme önünde bunları daha sıklıkla duyacak ve hesabını vereceksiniz, bunu netlikle söylüyorum” diye konuştu. CHP’li Yılmaz, hükümete, “Sonuçta, şunu biliyoruz ki FETÖ’cüler önemli kadrolara sızarken, komutanların omuzlarındaki rütbeler sökülürken, onlar devlet kadrosunda yükselirken merdivenin dibini siz tutuyordunuz. Onlar büyük mal varlıklarına ulaşırken parsellerine parselleri siz katıyordunuz. Bunun hesabını vermek durumundasınız. Şimdi, bu süreçte ‘At izi it izine karıştı’ diyen de sizsiniz, ancak karıştıran da sizsiniz; kurunun yanında yaşı yakan da sizsiniz ve kendi sorumluluklarınızı saklama çabasında olan da sizsiniz” diye konuştu.

 

“GÖKÇEK’İN İNMESİ GEREKİYORSA PARSELLERİN HESABINI VERECEK”

            Hükümetin asıl feneri AKP Grubu’na tutması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Sadece görevden almakla yetinemezsiniz. Başbakanı görevden aldınız, Genel Başkanı görevden aldınız, belediye başkanlarını tek tek görevden alıyorsunuz. Bu yetmez, niye görevden aldığınızı açıklayacaksınız. Mücadele ediyorsanız onun hesabını hukuken soracaksınız. Bunu sormadan mücadele etmiş olamazsınız, sadece bu sürecin üstünü örtmüş olursunuz ancak üstünü örtemezsiniz, mızrak çuvala sığmıyor” dedi. Yılmaz, Ankara’nın iradesini kimsenin gasp edemeyeceğini ifade ederek, “Melih Gökçek'i sadece indirmek için bu süreci kullanamazsınız. Eğer inmesi gerekiyorsa parsellerin hesabını da verecek, eğer inmesi gerekiyorsa çıkıp. yargıda hesabını verecek. Biz bunu beraberinde istiyoruz, değilse böylesine bir değerlendirmeyi kabul etmiyoruz” diye konuştu.

 

“İLTİSAKLI OLAN BERBEROĞLU DEĞİL, SİZSİNİZ”

            CHP’nin tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu’nu da anımsatan Yılmaz, hükümete şöyle seslendi:

“İltisaklı olan Enis Berberoğlu değil, sizsiniz, bir kez daha söylüyorum. Bir vatandaşın ismini değiştirdiğiniz zaman o kişi değişmez. Yani, sizin dediğiniz günden itibaren bu örgüte, bu hain örgüte, bu alçak örgüte siz o saatten sonra ‘FETÖ’ demekle onun maddi varlığını değiştiremezsiniz. Baştan beri bu aynıydı, adını değiştirdiniz o kadar ve baştan beri beraberdiniz, sonrasında kavga ettiniz o kadar. Yani, sonuçta yaşanan şey bir iktidar kavgasıdır. Yaşanan iki darbe ardışıktır, birbirini tamamlayan süreçlerdir, aynı menzile giden süreçlerdir. Bunu söyleyen sizlersiniz. Ortaklığınız, yürüyüşünüz, beraberliğiniz sizlerin ağzından ifade bulmuş durumda, bizim söz söylememize gerek yok. Sizi rahatsız eden sözler bizim söylediklerimiz değil, sizin yüzünüze tuttuğumuz sözlerinizdir. Siz onlardan rahatsızsınız, yaptıklarınızdan rahatsızsınız, bunların pişmanlığı içerisindesiniz ama pişmanlık yetmez, hesap vereceksiniz. Kumpas davaları sürecinde o örgüt, o çete, o hain çete bu ülkenin ordusuyla, bu ülkenin yargısıyla, üniversitesiyle, çalışanıyla hesaplaşırken, siz onlarla ortaklaşırken adına ‘FETÖ’ demiyordunuz ama örgüt aynı örgüttü ve siz beraberdiniz. Dolayısıyla, bu beraberliğin hesabı tüm FETÖ’cülere, tüm ortaklarına sonuna kadar sorulacak. Herkese adalet diyoruz. Adalet, cezasızlık değil, yaptıklarınızın hesabını vermek demektir. Bu anlamda, hepsinin bu adını saydığım örgütlerin her birinin içine dahil olmakla, ortaklık kurmakla sorumlusunuz; tarih önünde sorumlusunuz, hukuk önünde sorumlu olacaksınız diyorum.”

 

“YAPTIKLARINIZIN HESABINI KENGERLER DAHİ ANLATIR”

Yılmaz, hükümetin bu sürece FETÖ’yle beraber geldiğini, ortaklıkları beraber gerçekleştirdiğini kaydederek, AKP’li vekillere şöyle seslendi:

“Şimdi ısrarla bir tarihe işaret etmek istiyorsunuz. Bu, FETÖ’nün isim değişikliği mi oldu, bir isim tashihi davası mı açıldı? Başından beri FETÖ’ydü şimdi de FETÖ; başından beri ortaktınız, o suçlara dahilsiniz. Bunu net şekilde söylemek lazım. Ve eğer o günlerin hesabı verilecekse siz de bu hesabı vereceksiniz. Burada konuşan hatiplerden rahatsız olmayın, üstüne yürümeyin, şiddet uygulamayın, bu, gerçeği örtmez. Buradaki insanlar sussa kengerler gerçeğe şahitlik eder, yaptıklarınızın hesabını kengerler dahi anlatır ve vereceksiniz. O nedenle, bu işten daha fazla kaçınamazsınız.”