TBMM Adalet Komisyonu Üyesi, CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca yargıya uyguladığı ve OHAL’le derinleşen baskıların avukatlık mesleğine etkileri üzerine bir inceleme yayınladı. Yılmaz, AKP’nin iktidarda olduğu 15 yıl boyunca yargıyı araç haline getirerek siyasallaştırdığını, yargının her bir unsurunu baskı altına aldığını belirtti. OHAL kapsamında Türkiye Barolar Birliği’nin unvanındaki “Türkiye” ibaresinin kaldırılmak istendiğine de dikkat çeken Yılmaz, “Baroları parçalamaya yönelik bu girişimin hukuk devletinde yeri yoktur. Hukuki düzendeki bu geri gidiş, yargının ve Anayasal hakların tanınmamasının yolunu açmış, tarafsız ve bağımsız karar almayı imkansızlaştırmıştır” dedi. Yılmaz, OHAL süresince 1488 avukatın zulme varan kötü muameleye maruz kaldığını, 572 avukatın tutuklandığını, 79’unun ise hapis cezasına mahkûm olduğunu vurguladı. Yılmaz, “Avukatların özgür ve güvenli olduğu ölçüde devleti ve hukuksal sistemi güçlendirdiği açıktır” dedi.

 

AVUKATLARIN FAALİYET ALANI DARALDI

Kendisi de hukukçu olan Necati Yılmaz “OHAL’de Avukat Olmak” başlıklı inceleme yazısında, çıkarılan bir dizi KHK ile avukatların faaliyet alanının kısıtlandığına dikkat çekti. Yazıda, Türkiye Barolar Birliği’nin yayınladığı "OHAL Kapsamındaki Soruşturma ve Kovuşturmalarda Avukatların Savunma Haklarının Kısıtlanması" başlıklı arama konferansının sonuç raporuna yer verildi. OHAL kapsamında yaşanan bazı hukuka aykırılıklar şöyle sıralandı:

“-Avukatların tutanaklara şerh düşmek istedikleri fakat itiraz ve muhalefetlerin tutanağa geçirilmek istenmemesi.

-Avukatlara yönelik aramalarda mevzuata uyulmaması. Bu kapsamda, barodan avukat istenmemesi ya da sadece avukatlık bürolarının aramasında avukat istenmesi. Ev aramalarında istenmemesi.

-Şüphelinin soruşturmayla ilgisi olmayan eşyalarına (avukatların tüm dava dosyalarına, tüm yazışmalarına, avukatların sır saklama yükümlülükleri olmasına karşın müvekkili ile yaptığı görüşme notlarına) el konulması. Bilgisayar veya akıllı özelliği bulunan cep telefonlarının imajının alınmaması veya usulüne uygun olarak alınmaması.

-Suç isnadının yakalama anında ayrıntılı olarak bildirilmemesi. Çoğu zaman “karakolda öğrenirsin” denilerek geçiştirilmesi.

-Avukatın müvekkille görüşmesi sırasında görüşmenin gizliliğinin sağlanmaması. Sesli görüntülü kayıt alınması, infaz koruma memurunun hazır bulunması.

-Tutuklama kararlarının, ifade ve sorgu tutanaklarının basına sızması. Avukatlara kısıtlanmış dosyanın, basına adeta açık olması. Kısıtlanmış dosyanın içinden seçilen yazıların medyada tedavüle çıkarılması.

-Bazı mahkemelerde sanıklar ve avukatların, işkence veya kötü muamele iddialarını ileri sürdüklerinde, “esasa ilişkin savunma yapın, aksi halde hiç savunma yapmamış sayılacaksınız” zorlamasıyla karşılaşmaları.

-Kolluk görevlilerinin, avukata “soruşturmanın savcısı da hâkimi de biziz” şeklinde gözdağı vermeye yönelik cümleler söylediği, şüpheli ile görüşmesi esnasında “kısa kes” gibi hukuka uygun olmayan, küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddiaları.”

 

AVUKATLARA GASP, ŞİDDET VE AYRIMCILIK

            Yılmaz, OHAL ilan edilmesinin ardından savunma hakkının kısıtlanmasının yanı sıra avukatların temel haklarının da gasp edildiğini, avukatlara karşı fiziksel şiddete başvurulduğunu, müvekkillerinin statüsü, kimliği, cinsiyeti gibi faktörler nedeniyle kötü muameleye, bazı durumlarda ise avukatlık yasağına maruz kaldıklarına dikkat çekti. “Bu süreçte Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için İzmir adliyesinde dayanışma eylemi yapan avukatlar darp edilmiştir. İzmir’de aynı sebeple valilik önünde protesto eylemi yapmak isteyen üç kadın avukat sürüklenerek gözaltına alınmıştır. Cumhuriyet Gazetesi avukatları için Ankara ve Antalya’da adalet nöbeti tutan avukatlara polis saldırmıştır” diyen Yılmaz, OHAL süresince 1488 avukatın zulme varan kötü muameleye maruz kaldığının, 572 avukatın tutuklandığının, 79’unun ise hapis cezasına mahkûm olduğunun altını çizdi.

 

ETKİN VE BAĞIMSIZ SAVUNMA ŞART

            Savunma hakkının adil yargılanma hakkının başlangıcı ve temeli olduğunu ifade eden Yılmaz, “Avukatlık mesleğinin sadece demokratik rejimlerde gerçek varlığını sürdürebildiği; avukatların özgür ve güvenli olduğu ölçüde devleti ve hukuksal sistemi güçlendirdiği açıktır” dedi. CHP’li Yılmaz, avukatların etkisizleştirilmesinin adil yargılamayı imkânsız hale getirdiğini vurguladı.

 

OHAL’DE AVUKAT OLMAK; OHAL SÜRECİNDE SAVUNMA HAKKI İHLALLERİ ÜZERİNE İNCELEME

 

            AKP iktidarda olduğu 15 yıl boyunca yargıyı araç haline getirerek siyasallaştırmıştır, yargının her bir unsurunu baskı altına almıştır. OHAL ilan edilmesinin ardından yargının üzerindeki baskılar derinleşmiştir. Bu yazıda derinleşen baskının avukatlık mesleği üzerine etkileri incelenecektir.

15 Temmuz 2016 darbe girişimin ardından AKP hükümeti tarafından 20 Temmuz 2016 ‘da OHAL ilan edilmiştir. 2 yıla yakın zamandır devam eden OHAL’de bir dizi Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır. Kararnameler ile ülke çapında on binlerce kişi görevinden çıkarılmış, meslek lisansları iptal edilmiş, binlerce Sivil Toplum Kuruluşu, sağlık, eğitim ve medya kuruluşu kapatılmış, temel hak ve özgürlükler kısıtlanmış ve birçok yasada kalıcı değişiklikler yapılmıştır. OHAL ile kullanımları sınırlı olması gereken KHK’lerin yasamada kullanımı olağanlaşmış, Türkiye hukuktan, demokrasiden ve anayasal düzenden giderek uzaklaşmıştır. Muhalif olan her kesim bastırılmış, azınlıklar yok sayılmıştır

Son dönemde Türkiye Barolar Birliği unvanındaki “Türkiye” ibaresinin kaldırılması gündem olmuştur. Türkiye’de 79 tane baro ve çatı örgütü olan Türkiye Barolar Birliği; avukatlık kanunu 76. Maddesine göre avukatlığı geliştirmek, avukatların önünü açmak, avukatların daha iyi hukuki hizmet vermelerini yardımcı olmak; aynı zamanda insan haklarını korumak, kollamak, hukukun üstünlüğünü sağlamak göreviyle donatılmış kamu meslek kuruluşlarıdır. Baroları parçalamaya yönelik bu girişimin hukuk devletinde yeri yoktur. Hukuki düzendeki bu geri gidiş, yargının ve Anayasal Hakların tanınmamasının yolunu açmış, tarafsız ve bağımsız karar almayı imkânsızlaştırmıştır.

Siyasi baskının arttığı bu süreçte avukatların faaliyet alanı daralmıştır. Türkiye Barolar Birliği’nin yayınladığı "OHAL Kapsamındaki Soruşturma ve Kovuşturmalarda Avukatların Savunma Haklarının Kısıtlanması" başlıklı arama konferansının sonuç raporuna göre OHAL kapsamında yaşanan bazı hukuka aykırılıklar şöyledir:

Avukatların tutanaklara şerh düşmek istedikleri fakat itiraz ve muhalefetlerin tutanağa geçirilmek istenmemesi.

Avukatlara yönelik aramalarda mevzuata uyulmaması. Bu kapsamda, barodan avukat istenmemesi ya da sadece avukatlık bürolarının aramasında avukat istenmesi. Ev aramalarında istenmemesi. Şüphelinin soruşturmayla ilgisi olmayan eşyalarına (avukatların tüm dava dosyalarına, tüm yazışmalarına, avukatların sır saklama yükümlülükleri olmasına karşın müvekkili ile yaptığı görüşme notlarına) el konulması. Bilgisayar veya akıllı özelliği bulunan cep telefonlarının imajının alınmaması veya usulüne uygun olarak alınmaması.

Suç isnadının yakalama anında ayrıntılı olarak bildirilmemesi. Çoğu zaman “karakolda öğrenirsin” denilerek geçiştirilmesi.

Avukatın müvekkille görüşmesi sırasında görüşmenin gizliliğinin sağlanmaması. Sesli görüntülü kayıt alınması, infaz koruma memurunun hazır bulunması.

Tutuklama kararlarının, ifade ve sorgu tutanaklarının basına sızması. Avukatlara kısıtlanmış dosyanın, basına adeta açık olması. Kısıtlanmış dosyanın içinden seçilen yazıların medyada tedavüle çıkarılması.

Bazı mahkemelerde sanıklar ve avukatların, işkence veya kötü muamele iddialarını ileri sürdüklerinde, “esasa ilişkin savunma yapın, aksi halde hiç savunma yapmamış sayılacaksınız” zorlamasıyla karşılaşmaları.

Kolluk görevlilerinin, avukata “soruşturmanın savcısı da hâkimi de biziz” şeklinde gözdağı vermeye yönelik cümleler söylediği, şüpheli ile görüşmesi esnasında “kısa kes” gibi hukuka uygun olmayan, küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddiaları.

OHAL ilan edilmesinin ardından savunma hakkının kısıtlanmasının yanı sıra avukatların temel hakları da gasp edilmiş, avukatlara karşı fiziksel şiddete başvurulmuş, müvekkillerinin statüsü, kimliği, cinsiyeti gibi faktörler nedeniyle kötü muameleye, bazı durumlarda ise avukatlık yasağına maruz kalmışlardır. Bu süreçte Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için İzmir adliyesinde dayanışma eylemi yapan avukatlar darp edilmiştir. İzmir’de aynı sebeple valilik önünde protesto eylemi yapmak isteyen üç kadın avukat sürüklenerek gözaltına alınmıştır. Cumhuriyet Gazetesi avukatları için Ankara ve Antalya’da adalet nöbeti tutan avukatlara polis saldırmıştır. Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü (IBAHRI)  Türkiye’ye ilişkin yayınladığı açıklamada OHAL süresince 1488 avukatın zulme varan kötü muameleye maruz kaldığını, 572 avukatın tutuklandığını, 79’unun ise hapis cezasına mahkûm olduğunu duyurmuştur.

Savunma hakkı, adil yargılanma hakkının başlangıcı ve temelidir. Avukatlık mesleğinin sadece demokratik rejimlerde gerçek varlığını sürdürebildiği; avukatların özgür ve güvenli olduğu ölçüde devleti ve hukuksal sistemi güçlendirdiği açıktır. Avukatlık mesleğinin değersizleştirildiği ülkelerde hukuk sisteminin zayıfladığı ve yurttaşların devlete olan güvenlerinin ortadan kalkacağı toplumsal bir gerçekliktir. Avukatların etkisizleştirilmesi adil yargılamayı imkânsız hale getirir. Hukukun üstünlüğü yalnızca etkin ve bağımsız savunmayla sağlanabilir.