25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, şiddete, tacize, kadın haklarını yok sayan uygulamalara, tüm adaletsizliklere karşı kadınların sesini, sözünü yükselttiği gündür.
Kadına yönelik hak ve ihlallerin, şiddet ve ayrımcılığın çığ gibi büyüdüğü ülkemizde kadınlar hemen her gün şiddet görmekte, katledilmekte, ekonomik, psikolojik şiddete maruz bırakılmaktadır.
Kadına yönelik şiddet, her şeyden önce bir insan hakları ihlalidir.
Bu şiddetin ardında, kadın ile erkeği eşit görmeyen, kadının toplumsal yapı içinde kendi kimliğiyle var olmasına tahammül edemeyen cinsiyetçi bir bakış açısı vardır.
AKP iktidarı sosyal, siyasal ve kamusal alanda eşitlikçi politikalar uygulamak yerine; eylem ve söylemleriyle toplumdaki ayrımcı anlayışı körüklemektedir.
Şiddet sarmalında yaşamak zorunda bırakılan, yaşam hakları ihlal edilen kadınlar her geçen gün daha kuşatılmış bir yaşamın içine hapsedilmektedir.
İktidar kadınların önüne ya “makbul kadın” ya da “maktul kadın” seçeneğini koymaktadır.
AKP kendi ideolojisi çerçevesinde sosyal ve ekonomik hayattan kopan, kadının kimliğini aile içine hapseden 'makbul kadınlar' yaratmaya çalışırken 'maktul kadınların' sayısı çoğalmaktadır.
Bu kör şiddetin nedeni işte bu zihniyettir.
Kadınla erkeğin eşit olmadığı ve olamayacağı gibi bir çağdışı zihniyetin kadınların yaşadıkları sorunları çözmesi mümkün değildir.
Kadının toplumun eşit bir bireyi olması toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayatın her alanına yayılmasıyla mümkün olacaktır.
Kadın olmadan uygarlık olmaz.
Kadın olmadan demokrasi olmaz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanana, kadına yönelik her türlü şiddet sonlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadına yapılan her türlü şiddeti nefretle kınıyorum.
Özgür ve eşit bireyler olarak kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta daha çok yer aldığı, toplumsal yaşamın tüm alanlarında eşit hak ve fırsatlara sahip olduğu dünya ve ülke özlemimi bir kez daha dile getiriyorum.