Öncelikle ikinci kurucu Genel Başkanımız Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi vererek sözlerime başlamak istiyorum. Kendisini sık sık ziyaret ediyoruz, her an ailesi ve doktorları ile diyalog halindeyiz. Kendisinin sağlığı her geçen gün daha iyiye gidiyor. En kısa zamanda Deniz Bey’i aramızda göreceğimiz günleri bekliyoruz.
Bugün haftalık değerlendirmede bulunma ve kadınlar olarak 25 Kasım günü sokağa çıkacağımızın bilgisini vermek adına burada bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
Kürsüde, Meclis’te, sokakta, her alanda kadınların, çocukların, şiddete uğrayan, katledilen, yok sayılan, mağdur edilen her kesimin sesi olmak adına mücadele veren ve bu mücadeleden onur duyan bir milletvekiliyim. Bugüne kadar sık sık yaşanan olumsuzlukları anlatarak çözüm önerilerini sunduk. AKP tarafından şiddetin ve travmanın Türkiye’nin bir gerçeği gibi gösterilmesine tepki gösterdik ve iktidar destekli şiddet sarmalının artışını eleştirdik.
Son 15 yılda artan gericilik toplumun her bir öznesini esir almış durumda. İktidar eliyle büyütülen bu gericilik kuşkusuz en çok kadınları hedef alıyor. Son yıllarda kendini “âlim, hoca, profesör” diye tanıtanların cehaleti ile sıkça karşılaşır olduk. Bu öyle bir cehalet ki kadınlar hakkında her gün ahkâm kesip kadınlar “hayır” dediğinde çıldırıyorlar. Adı güya hoca olan bir kişi kalkıp “Ramazan’da yemek yiyen kadın dayak yer” deyip şiddet çığırtkanlığı yapıyor, hükümet kanadından ses çıkmıyor. “Kadınla tokalaşan erkek cehennemde yanar” diyen sözde rektör hala o koltukta oturuyor. “6 yaşında çocukla evlenilebilir” diyen PEDOFİLİ HAMİSİ Nureddin Yıldız hakkında açtığımız davalar jet hızıyla takipsizlik ile sonuçlanıyor.
Doğal olarak gericilik bu cezasızlık halinden cesaretle hız kesmeden suç işlemeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
Nureddin Yıldız hakkında son olarak bir video izletmek istiyorum size. Bu videoda açıkça kadınların nasıl dövüleceği, hangi koşullarda dövülürse uygun olacağı anlatılıyor Nureddin Yıldız tarafından. Hatırlayın kimdi Nureddin Yıldız: Bu kişi adlı adınca bir gericidir, bu kişi “6 yaşında kız çocukları ile evlenilebilir” diyen bir pedofili hamisidir, bu kişi “kız çocukları cehennem kadar risklidir” diyen bir yobazdır, bu kişi “bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur” diyen bir sapıktır. Nureddin Yıldız AKP’nin gericilik yansımasıdır, sahibinin sesidir.
Bu kişiyle ilgili sayısız suç duyurusunda bulunduk. Şikâyetlerimize jet hızıyla takipsizlik verildiği yetmedi bir de suçlu hale geldik. Nureddin Yıldız kendisine pedofil diyen Orhan Gökdemir hakkında şikâyetçi oldu ve Gökdemir 2 bin 900 TL para cezasına çarptırıldı. “6 yaşındaki çocuklarla evlenebilir" diyen Nurettin Yıldız, bu sözleri “sapıklık” olarak nitelendirilen Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcı 'hakaret' suçlamasıyla iddianame hazırladı ve Terkoğlu hakkında hapis cezası istedi. Nureddin Yıldız’ın sohbetlerinde söylediği gerici beyanları kendi hesabımdan paylaştığım için linçe uğradım, üstelik o videolar sosyal medyadan her ne hikmetse kaldırıldı. Şimdi tüm bunları anlattıktan sonra soruyorum: Fetullah Gülen’den boşalan koltuğa bir cemaat lideri olarak Nureddin Yıldız mı oturtuldu? Geçtiğimiz dönemlerde Fetullah Gülen hakkında bir şey söylediğimizde linç edilirdik; şimdi aynısını bu adamda yaşıyoruz. AKP’nin yeni “muhterem hoca efendileri” Nureddin Yıldız mı oldu? Bu nasıl bir dokunulmazlık halidir ki sapkın beyanlarda bulunan bu kişi hakkında tek bir işlem yapılmaz? Bu nasıl bir korumadır ki yaptığı şeyin pedofili savunuculuğu olduğu açıkça belli olan bu kişinin işlediği suça suç diyenler cezalandırılır?
İktidar eliyle gericileşme operasyonunun bir başka örneği de Meclis gündemine taşıdığım Karaman’da bulunan bir lisede dağıtılan “Cennete Otostop” isimli bir kitaptı. Bu kitapta şu sözlerle yer verilmiş:
“Müslüman olduktan kısa bir süre sonra Taliban saflarında NATO’ya karşı savaşmaya başladım. Avustralya’dan yeni bir hayata, huzurlu bir dünyaya başlamak için ayrılmıştım. Allah’a şükürler olsun ki aradığım huzuru burada buldum. Avustralyalıların hayat standartları Afganlıların şartlarından çok daha iyi olabilir. Fakat Avustralya’da huzur yok.”
Bunu yorumu kitapta Avusturalyalı Taliban ismiyle bir kişinin ağzından duyuyoruz. Örgüte katıldığında ilk zamanlarda bocaladığını ifade eden bu kişi açıkça terör örgütü propagandası yapmaktadır. Ne acı ki bu kitap henüz gelişim çağında olan çocuklarımıza okutulmaktadır. “Bu kitap hangi okullarda dağıtıldı, başlatılan bir soruşturma var mı?” gibi sorularımıza henüz yanıt verilmedi ama bir kez daha bu süreçte sorumluluğu olan herkesi kınıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bilindiği üzere her yıl 20 Kasım tarihinde Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyoruz. Ülkemizde ise bu bir kutlamadan ziyade yüreğimizi kanatan acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Adeta “20 Kasım kutlu olsun” demeye utanır haldeyiz. Sizinle bazı verileri paylaşarak neden böyle hissettiğimizi anlatmak istiyorum:
Sık sık hatırlattığım bir rakam var ki boğazımı düğüm düğüm ediyor. Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği tarafından açıklanan verilere göre çocuk istismarı son 10 yılda yüzde 700 arttı! Çocuklarımız okullarda, evinde, kreşte, sokakta, servis aracında, parkta yani hayatlarının her alanında istismara açık hale geldi. Kuşkusuz toplumsal farkındalık eksikliği ve düşük cezalar çocuğa yönelik istismarı arttırıyor.
Bakınız; Türkiye’de 7 Nisan 2017 tarihli verilere göre 2 bin 800 çocuk cezaevinde bulunuyor. Çocuk tecavüzlerinin sadece yüzde 5’i ortaya çıkıyor. Son 1 yılda, 400 çocuk istismara uğradı. İstismarcıların yüzde 66’sı yakın akraba, komşu gibi çocuğun tanıdığı kişilerden oluşuyor. İstismarcıların yüzde 9’u çocuklarımızla aynı evde yaşıyor. Sadece 2016 yılı içerisinde çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan 15 bin 51 dava açıldı. SGK verilerine göre 1 milyon 170 bin çocuk, işçi ya da çırak olarak çalıştırılıyor. 2016 yılında bu çocukların 56’sı iş kazaları sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Diyarbakır Barosu’nun açıklamasına göre son on yılda evlendirilen kız çocuğu sayısı ise 482 bin 908'dir. 15-17 yaş arası 17 bin 789, 15 yaş altı 244 kız çocuğu ise doğum yapmıştır.
Peki, biz bu verileri neden devlet kurumlarından alamıyoruz dersiniz?
Değerli arkadaşlar,
Milletvekili olduğum günden bu yana çocuklar hakkında, kadınlar hakkında pek çok açıklama yaptım, önerge ve kanun teklifi sundum. Bakanlık her defasında üstün körü cevaplarla gerçekleri saptırdı, sorularımız her defasında yanıtsız kaldı. “Çocuk yaşta evlilikleri açıklayın” dedik, “TÜİK’e sorun” dediler. Şiddete uğrayan kadınlar hakkında bilgi verin dedik, “UYAP’tan bakın” dediler. Siz ne iş yaparsınız Bakanlık olarak diye sorduk, 81 ilde mevlit okutma projesinden bahsettiler. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Bakanlık projelerinden bahsederken “sessiz devrim yapıyoruz” demişti hatırlarsanız. Sayın Bakan’a bir hemcinsi olarak biraz tarih bilgisi vermek istiyorum. Sayın Bakan, devrimler ilericidir, eşitlikçidir, kadını özgürleştirir, toplumun öznesi haline getirir. Çocuklara yaşam hakkı tanıyarak onlar için güzel günler kurgular. Mesela bugün bu görevlerde bir kadın olarak bulunmamızın nedeni olan Cumhuriyet devrimi bunun en güzel örneğidir. Sizin devrim anlayışınızdan aldatmaca akıyor! Sizin devrimlerinizden kadına şiddet, çocuklara tecavüz akıyor. Sizin devrim dediğiniz şey; kocaman bir irin, sıktıkça gericilik akıyor.
AKP bu ülkenin kadınları için, geleceği için bir irindir!
Artık bu irin kurutulmalıdır. 25 Kasım’da katledilen kadınlar için ben de bir vekil olarak kadınların yanında yerimi alacağım. Ankara’da, İstanbul’da Türkiye’nin her bir noktasında bulunan kız kardeşlerime buradan çağrımdır: Bu karanlık bizi yutamaz, biz bu karanlığı yırtar atarız!
Değerli basın mensupları,
Şimdi iktidar eliyle kurgulanan bir başka aldatmacadan ve bir devlet kurumunun bu aldatmacaya nasıl alet edildiğinden bahsedeceğim. Bildiğiniz gibi ülkemizde işsizlik ve yoksulluk her geçen gün daha yakıcı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Gençlerimiz mezun olduktan sonra işsizlik karanlığına hapsediliyor, birilerinin çocukları vergi cennetlerinde ihya olurken, halkın evlatları işsizlik cehenneminde kavruluyor. Ataması yapılmayan öğretmenlerin intiharları, işsizlikle boğuşurken yitip giden canlar, harçlığını çıkarmak için çalışırken katledilen çocuklarımız bu ülkeyi yönetenler için 3. sayfa haberlerinden ibaret. Ne de olsa kendi çocukları gemiciklerine gemicik ekliyor, off-shore şirketlerle köşeyi dönüyor! 2009’da “her üniversite mezununa iş bulacak halimiz yok” demişti dönemin başbakanı. Bugünün atanmış başbakanı da aynı kafayla “Düşünmeden üniversiteler açılmış, her mezuna iş bulamayız” diyor. Peki 2002’de Türkiye’de 76 tane üniversite vardı, şu an 168 tane” diyerek oy isteyen kimdi?
Ekonomide istikrar yalanını her gün ballandıra ballandıra anlatan riyakârlar, milletin gözünün içine baka baka, utanmadan en iyi bildikleri yol olan hile hurdayla gerçekleri saklıyor. AKP iktidarları döneminde değiştirilen hesaplama yöntemleri ile gerçek verilerin saklandığına ve kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğine ilişkin sayısız örnek var. Bu uygulamalar hem devlete olan güveni zedelemekte hem de çözüm konusunda oluşacak politikaların geliştirilmesini engellemektedir. Bunun son örneklerinden biri de Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 Ağustos dönemine ait işsizlik rakamlarına ilişkin açıklamalarında görülmüştür.
Hükümetin işsizliği ‘kâğıt üzerinde’ düşürebilmesi için TÜİK tarafından işsizliği hesaplama yönetimi değiştirilmiş ve çırak, stajyer ve bursiyerler hesaplama dışında tutulmuştur. Sonra da TÜİK, işsiz sayısının 2017 yılı Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 89 bin kişi azalarak 3 milyon 404 bin kişi olduğunu açıklamıştır. Böylece işsizlik oranının 0,7 puanlık bir azalış ile yüzde 10,6 seviyesinde gerçekleştiği iddia edilmiştir.
Bilindiği üzere 16 Şubat 2016 tarihli ve 6676 sayılı kanun ile stajyer adı altında çalışanların kapsamı genişletildi. “Staja tabi tutulan öğrencilerin” yanında “kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler” de kapsama alındı. Bu kategoride çalışanlar, 5510 sayılı yasanın 4/a maddesiyle iş kazası ve meslek hastalığı kapsamına alındı ve genel sağlık sigortalısı sayıldı. Böylece İŞKUR projeleri kapsamında cep harçlığı ile iş kanunu kapsamı dışında çalıştırılan yüzbinler sigortalı gösterildi. Başta İŞKUR olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler de yine yapılan düzenlemeyle sigortalı sayılırken, 10 ve daha fazla sayıda çalışanı bulunan işletmelerde çalışan sayısının yüzde 5’inden az olmamak üzere mesleki ve teknik eğitim okul ve kurum öğrencilerine staj yaptırılması zorunlu hale getirildi. 2017 Ocak-Eylül döneminde İşsizlik Sigortası Fonu’nun 19,5 Milyar TL gelirinin yüzde 34’ünden fazlası (6,7 milyar TL) stajyer, kursiyer ve bursiyerler için sağlanan teşvikler kapsamında harcandı. İşsizlere yapılan ödeme ise 3,2 milyar TL düzeyinde kaldı.
Gerçekler ise bu verilerden çok daha başka. DİSK-AR verilerine göre, iş bulma ümidini yitirenler işsiz sayılmadığından rakamlar gerçek işsizliği de gizliyor. Yapılan çalışmaya göre Ağustos 2017’de gerçek işsiz sayısı 5 milyon 948 bin kişiye yükselerek yüzde 17,3’e ulaştı. Ayrıca resmi işsizlik oranının yüzde 10.6 şeklinde açıklanmasına rağmen yükseköğrenim işsizliği yüzde 14.1, kadın işsizliği yüzde 15, tarım dışı kadın işsizliği 20.5, genç işsizliği 20.6, ne istihdam ne eğitimde olan gençlerin oranı yüzde 28, kentsel genç kadın işsizliği ise yüzde 26.1 olarak gerçekleşti. Bu demektir ki iktidar TÜİK kanalıyla işsizliği gizlemekte, bir devlet kurumunu alenen yalana ortak etmektedir!
Değerli arkadaşlar,
Hak ihlalleri ne yazık ki ülkemizde yaşayan her bir canlı için devam ediyor. Hayvanlara yönelik şiddet, katliam, tecavüz ve yaşam hakkı ihlalleri artık yüreklerimizin dayanamadığı noktalara ulaştı. Buna yakın zamanda Nata Vega’da yaşanan skandal da eklenince konunun yeniden Meclis’e taşınmasına vesile olmak istedim. Bir kez daha buradan hayvanlara uygulanan zulme ortak olunmaması adına iktidarı uyarıyorum. İlgili yasaların boşluğu ortadadır. Hiçbir cana zarar verilmemesini öğreten coğrafyamızdan bu kara leke acilen silinmelidir. Sormak istiyorum, 5199 sayılı yasa ile ilgili yenileme tasarınızı daha kaç hayvan eziyet gördükten sonra vermeyi planlıyorsunuz? Daha kaç canın katledilmesi gerekiyor?
Açıklamamı sonlandırmadan önce tüm eğitim emekçilerinin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, hayatlarının baharında katledilen Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz öğretmenlerin nezdinde terör nedeniyle yaşamını kaybeden tüm şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum.
İyi çalışmalar dilerim.
Aylin NAZLIAKA
Ankara Milletvekili