Müsavat Dervişoğlu'ndan Erdoğan'a Sert Tepki: "Bu Hukuksuzluk Tarihin Kara Lekesi"

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rakiplerini tasfiye etme amacıyla yapılan bir hukuk dışı uygulama olarak nitelendirerek, Anayasa'ya aykırı davranıldığını ve bu durumu bir sivil darbe olarak tanımladı.

SİYASET - 19-03-2025 12:04

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Sözün ve kararın asıl sahibi aziz milletimiz iken, onun seçtiği insanlara reva görülen bu hukuksuzluk, bu zulüm, artık tarihimizin en kara lekelerden biridir. Bu iktidarın karşısına bilinmeyen yönlerimizle çıkmak bir zorunluluktur. Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’ya göre bir daha Cumhurbaşkanı adayı olamaz. Anayasa’yı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse yapılacak tek şey Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot ve protesto edilmesidir. Tüm muhalefet yüksek bir Meclis çoğunluğuna yönelmeli, bu ceberrut yönetimin kanun yapma yetkisi elinden alınarak eli kolu bağlanmalıdır" dedi. 

Dervişoğlu, TBMM'de partisinin haftalık grup toplantısında yaptığı açıklamaların tümünü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına ayırdı. İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi rakiplerini tasfiyesi olarak niteleyen Dervişoğlu, şunları söyledi: 

"Bugün bir grup toplantısı yapacak, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu meselelerle ilgili görüş ve düşüncelerimizi milletimizle paylaşacaktık. Ancak Türkiye’nin şafak vakti yaşadığı yeni bir rezalet, 19 Mart 2025 tarihini, 150 yılı aşan demokrasi tarihimizin kara bir gününe çevirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, akılla, hukukla, vicdanla açıklanabilecek bir iş değildir. Türkiye’nin huzuru hedef alınmaktadır. Türk milletinin iradesi ayaklar altına alınmaktadır. Günlerdir uyarıyoruz, 'Milletimize, ülkemize bu kötülüğü yapmayın' diyoruz. 'Ülkemizi kaosa sürükleyecek adımlar atmaktan uzak durun' diyoruz. Ancak görünen o ki, iktidarın gözünü maalesef hırs bürümüş. Hiçbir demokratik ülkede yaşanmayacak, hiçbir demokrasinin kaldıramayacağı ne varsa, hemen hepsini, Recep Tayyip Erdoğan iktidarı ülkemize yaşatıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Egemenlik de kayıtsız şartsız milletindir.

102 yıllık Cumhuriyet tarihimizde, benzeri ancak darbe günlerinde yaşanmış gelişmelere tanıklık ediyoruz. Biz ‘Konuşan Türkiye’ dedikçe, iktidar, ağzını açan herkesi gözaltına alıyor, tutukluyor, demir parmaklıkların ardına gönderiyor. Artık anlaşılıyor ki, konuşulacak çok fazla şey kalmamıştır. Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır."

"Bu hukuksuzluk, bu zulüm, artık tarihimizin en kara lekelerden biridir"

Dervişoğlu, "aylardır devam eden ve bugün şafak vakti artık tahammül sınırlarını aşan zorbalığın hedefinin, milletin şaşmaz iradesi olduğunu" belirterek, şöyle konuştu:

"Sözün ve kararın asıl sahibi aziz milletimiz iken, onun seçtiği insanlara reva görülen bu hukuksuzluk, bu zulüm, artık tarihimizin en kara lekelerden biridir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine rakip olma iddiasını ortaya koyan bir siyasetçiye zincirleme davalar açmak, diplomasını iptal etmek ve sabahın ilk ışıklarıyla evine polis gönderip gözaltına almak zulümdür, zorbalıktır ve ancak diktatörlüklerde yaşanabilecek bir saçmalıktır. Türkiye’de bugün itibarıyla seçme ve seçilme hakkı, hürriyet, demokrasi, hukuk ve anayasal haklar askıya alınmıştır. Tarih, aynılarını yapan darbecileri nasıl yazdıysa, bugün bu işe imza atanları da o şekilde yazacaktır. Şu bilinmelidir ki; gözü dönmüş bu iktidarın ve makam hırsına yenilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın İstiklal Marşı ‘Korkma’ diye başlayan bir milleti susturmaya gücü yetmeyecektir. Ve herkes emin olmalıdır ki Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. İktidar sahipleri, medeni dünyanın bir parçası olan cennet vatanımızı bir cehenneme çevirmeye tevessül ediyor olabilirler ancak Türk milleti buna izin ve yol vermeyecektir.

Recep Tayyip Erdoğan iktidarının bugün yaptığı işin adı; anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu tam manasıyla bir sivil darbedir. Bu korkunç adım, Recep Tayyip Erdoğan marifetiyle işlenen anayasal bir suçtur. Buradan Cumhuriyetin şerefli savcılarına suç duyurusunda bulunuyor, bu zorbalığı aziz milletimize de şikayet ediyorum.

"Türk milletine bunu yapanlar ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaklardır"

Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır. Hukuksuzluğa 'dur' demenin de hiçbir anlamı kalmamıştır. Bu ülkede yasadan bahsetmek mümkün olmadığından, yasa dışılık bile manasını kaybetmiştir. Herkesin kaderi, Recep Tayyip Erdoğan’ın kararına bağlıdır. Yasa da, Anayasa da onun iki dudağından dökülecek kelamdan ibarettir. Kanun kendisi olduğundan, kanunsuzluk hükmünü yitirmiştir. Suni teneffüsle yaşattıkları iktidarlarının, aklen ve vicdanen çoktan öldüğünü zaten iyi biliyorlar. Bu yüzden, siyaseten ve hukuken, onu yeniden diriltmenin hiçbir yolu olmadığının da farkındadırlar.  Siyaseti tanzim etmek, muhalefeti baskılamak, rakiplerini kendi tertipleriyle belirlemekten başka şansları kalmamıştır. Cumhuriyetin kurumlarını ve faziletlerini budamak alenen gayrimeşruluğu ilan etmektir. İktidar bu cüreti, hangi dış politik şartlardan beslenerek alıyorsa bilinsin ki hepsi geçecektir. Türk milletine bunu yapanlar ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaklardır. Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyor ve talimatıyla gerçekleştirilen bu kanunsuzluğa derhal son vermeye çağırıyorum.

"Bunlar iktidarda kaldıkça ne adalet yerini bulacak ne de demokrasi gelecektir"

OHAL bağımlılıkları öyle bir boyuttadır ki sürekli daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlar. Her bahaneyi buraya sürüklemekte bir sakınca görmüyorlar. Olmayan savaşa barış öneriyorlar, kayyum atayıp 'milli irade' diyorlar, seçim sonucundan darbe çıkartıp demokrasiden bahsediyorlar. Hukuku kevgire çevirip eşitlik ve adalet vadediyorlar. Bunlar iktidarda kaldıkça ne adalet yerini bulacak ne de demokrasi gelecektir. Çünkü kaosla geldiler, krizlerle kaldılar. Şimdi daha büyük bir kaosla makamlarını ebedileştireceklerini zannediyorlar."

Türkiye'de egemenliğin sahibinin Türk milleti olduğunu, devletin "kişiler devleti" olmadığını belirten Dervişoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik sosyal bir hukuk devletidir. Kurulmak istenen yeni Türkiye ise ne Cumhuriyet, ne laik, ne demokratik ne de sosyal ve hukuk devletidir. Bizim mensubu olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, toplumsal hoşgörüyü korur, hiç kimseye bir kişinin istediğini ve inancını dayatmaz, insanların vicdanlarında özgür olduğunu kabul eder. Yani tartışmanın ve uzlaşmanın iklimini yaratır. İnsanların özgürce konuşabilmelerini, siyasi haklarından özgürce faydalanabilmelerini sağlar. İnsanların seçme ve seçilme hakkına riayet eder." diye konuştu.

"Cumhuriyetin kurumlarını budamakla da yetinmiyor, milletin seçebilmek yetkisini bile gasp ediyorsun"

Bir zamanlar Türkiye’de vesayet olduğunu, cumhuriyeti kendi makamı ve ihtirası zannedenler bulunduğunu ifade eden Dervişoğlu, şunları söyledi:

"Erdoğan’a ‘Muhtar bile olamaz’ diyenler ve manşet atanlar vardı. Şiirden haksız yere 3 ay hapis yattı ama 23 yıldır mağduriyeti bitmedi. Ki doğrudur, 1 gün bile özgürlükten mahrum kalmak bin yıla bedeldir. Bugünse o günlerin mağduru Erdoğan, o günlerin vesayetinden çok öteye geçmeyi başarmıştır. Bırakın 28 Şubat’ı, 12 Eylül’de milleti vatandaşlıktan atan zihniyete erişmiştir. Türkiye’de yapay yollarla sizlere yaratılan imkanlarla, size altın tepside sunulan iktidar imkanlarıyla, bir de vatandaşın teveccühüyle iktidara geldiniz. Cumhuriyetin size sunduğu seçme ve seçilme hakkıyla geldiniz. Bırakın muhtarı, Cumhurbaşkanı bile oldunuz. Çünkü cumhuriyet yarışmaktır, cumhuriyet seçebilmektir, cumhuriyet hürriyettir. Ama sen artık bununla yetinmiyorsun; siyaseti, muhalefeti, yetmiyor, adayları belirliyorsun. Cumhuriyetin kurumlarını budamakla da yetinmiyor, milletin seçebilmek yetkisini bile gasp ediyorsun. Sen böyle yaparak, aslında gayrımeşruluğunu ilan ediyorsun. Bu Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyet devletinin kaldırabileceği bir şey değildir. Hangi dış politik şartlar sana bu cüreti veriyorsa bilinsin ki hepsi geçecektir. Ve sen artık gayrı meşruluğunu ilan ettiğin bu iktidarınla değil yeni bir devlet kurmak, değil bir Anayasa yapmak, ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaksın. Zulümle abad olanın akıbeti berbat olur."

"İstibdat değil, hürriyet; saray değil, Cumhuriyet kazanacak"

"Tarihi bir uyarı ve çağrı yapmak istediğini" söyleyen Dervişoğlu, şunları kaydetti:

"Mademki her şey, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tayyip Erdoğan’ı ömür boyu o makamda tutmak için yapılıyor, o zaman muhalefetin açıklama yapmaktan öte sorumluluklar üstlenmesi kaçınılmazdır. Bu iktidarın karşısına bilinmeyen yönlerimizle çıkmak bir zorunluluktur. Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’ya göre bir daha Cumhurbaşkanı adayı olamaz. Anayasa’yı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot ve protesto edilmesidir. Tüm muhalefet yüksek bir Meclis çoğunluğuna yönelmeli, bu ceberrut yönetimin kanun yapma yetkisi elinden alınarak eli kolu bağlanmalıdır. Hiç kimse yeni maceralara, yasaların ve Anayasa’nın arkasına dolanmaya kalkışmasın.

Recep Tayyip Erdoğan, demokrasiyi bir vasıta olarak gördüğünü, istediği durağa gelince ineceğini yıllar önce söylemişti. 23 yıllık iktidarının sonunun geldiğini görünce iflas etmiş, suç taşıyan sandık gibi, karanlık düzenlerinin biraz daha uzaması için, bu bezirganlığın nimetlerinden biraz daha faydalanmak için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklarını biliyorduk. Bölüm sonu canavarı gibiler ama tüm oyunlarda canavarların sonu bellidir. Onlar hukuku iktidarlarının aparatı yapmak istedikçe biz daha gür bir şekilde hukuku savunacağız. Onlar harami saltanatı devam etsin diye on yılda bir teröristlerle anlaşmayı, barış-demokrasi kılıfına bürüyüp, ihanet süreçleri başlattıkça biz, Mustafa Kemal gibi dik duracak, Türk vatanını savunacağız. Onlar cumhuriyetimize ve değerlerine saldırdıkça biz 'Daha fazla cesaret' diyecek Cumhuriyeti savunacağız. Ne demokrasiyi oyuncak etmelerine, ne vatanı parça parça etmelerine, ne milleti fakirliğe mahkum etmelerine, ne Cumhuriyeti yıkma hayallerine asla geçit vermeyeceğiz. Geçit yok, buradayız. Susmak yok. Korkmak yok. Boyun eğmek yok. Ey Tayyip Erdoğan; Türk milleti buradan çıkar ve ne sen, ne etrafın ne de güvendiğin hiçbir güç buna mani olabilir. Bu millet seni seçmeyecek. Senin zihniyetini, vesayetini, tasallutunu ve keyfiliğini seçmeyecek. Kişiler değil, tercihler yarışacak. İstibdat değil, hürriyet; saray değil, Cumhuriyet kazanacak."

Günün Diğer Haberleri