Dr. Gergerlioğlu TBMM’de basın toplantısında gündemdeki olayları değerlendirdi!

HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, basın toplantısına 4 Kasım siyasi darbesinin yıl dönümünde yaşatılan hukuksuzlukları eleştirerek başladı. Gergerlioğlu şunları söyledi:

Vekil Haberleri - 05-11-2021 13:24

4 Kasım 2016 siyasi darbesinin yıl dönümü! Kürt meselesi insanları cezaevine atmakla çatışmayla, kanla, ölümle, gözyaşı ile çözülmez!

İlk önce bugün 4 Kasım 2021. 4 Kasım 2016 siyasi darbesinin maalesef 5. Yıl dönümü. 4 Kasım 2016’da ne olmuştu? Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanları Sn. Figen Yüksekdağ ve Sn. Selahattin Demirtaş ve toplam 11 milletvekili sabaha karşı 01.00 sularında evlerinden alınarak gözaltına alınıp, daha sonra tutuklanmışlardı ve maalesef cezaevlerindeler. Bu siyasi bir darbeydi, çözüm sürecinin bitmesinden sonra devletin, iktidarın Kürt meselesine bakış açısı, bir bastırma ve ‘tokmak’ politikası şeklindeydi, bunun sonucunda eski Eş Genel Başkanlarımız tutuklandılar, hala tutuklular birçok milletvekilimiz hala tutuklu. Bu kabul edilemez bir durum. Biz bunu kabul etmiyoruz ve bu konuda önemli bir gündem oluşturmaya çalışıyoruz. Bu konuyu her zaman da dile getiriyoruz. Kürt meselesi insanları cezaevine atmakla çatışmayla, kanla, ölümle, gözyaşı ile çözülmez! İnsan haklarına uygun bir şekilde eşit vatandaşlık çözümü ile çözülebilir, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz ama maalesef bu devleti yönetenler, iktidar sahipleri inada devam ediyorlar. Biz de bu inadın hiçbir faydasının olmayacağını tekrar söylüyoruz.

Hasta mahpus Devrim Ayık’ın bir an evvel tahliye edilmesi gerektiğini söylüyoruz, çok büyük ihlallerle karşı karşıya kalıyor!

Bugün yine önemli hak ihlalleri var. Bir mahpus Devrim Ayık. Doktorum bu gördüğünüz mahpus Crhon hastası ve Crhon hastalığından dolayı büyük sıkıntılar yaşıyor, Crhon hastalığı insana işkence gibi bir halini çektiren kanserleşme ihtimali olan bir hastalık, ayrıca 5 yıla yakın tutukluluğunda 30 dereceyi bulan miyop rahatsızlığı ile malul durumda, oldukça sıkıntıları var, hasta bir mahpus. Hasta mahpusların büyük sıkıntıları devam ediyor, hasta mahpuslara yönelik siyasi muamelelerin bitmesi gerekiyor. Hasta mahpus Devrim Ayık’ın bir an evvel tahliye edilmesi gerektiğini söylüyoruz, çok büyük ihlallerle karşı karşıya kalıyor, tedavi hakkı engelleniyor.

Gördüğünüz Özlem-Mehmet Demirtaş çifti maalesef ki anne-baba tutuklu 3 tane çocuk sersefil olmuş durumdalar!

Bugün bu sıralarda bir başka mahkeme devam ediyor. Gördüğünüz Özlem-Mehmet Demirtaş çifti maalesef ki anne-baba tutuklu 3 tane çocuk sersefil olmuş durumdalar, çok zor durumda olan bir aile. Anne 6 yıl 8 ay ceza almış, bugün mahkemesi olan baba Mehmet Demirtaş, umarım ki bir insaf, vicdan galip gelir de baba serbest bırakılır ve çocuklar anasız babasız hallerinden kurtulurlar. Umarım bugün iyi bir sonuç alırız diye bekliyorum. Bu 3 çocuğun hali büyük bir perişanlık, kabul edilecek bir durum değil ama maalesef ki bu hal böyle devam ediyor.

O zindanlarda, o kuyuların dibinde büyük ihlallere uğrayan ve sesini duyurmayan insanların sesi oluyoruz!

Cezaevlerinde ihlaller devam ediyor. Bana gelen birçok mektup var ve ben bu mektupları kamuoyuna yansıtıyorum mahpuslara bunu da söylüyorum. Bu hali soru önergeleri ile bakanlığa yansıtıyoruz ve basın toplantılarımda da anıyorum. O zindanlarda, o kuyuların dibinde büyük ihlallere uğrayan ve sesini duyurmayan insanların sesi oluyoruz, bu çok önemli çok değerli o yüzden basın toplantılarımız son derece önemli, bu konu üzerinde teknik olarak çalışıp kesit kesit tüm kamuoyuna bunları sunuyoruz ki gözden kaçan bir şey olmasın.

“Biz merkezden gelen özel ekibiz.”

Raşit Dörtyol Bolu F Tip’inden bize demiş ki: “Biz merkezden gelen özel ekibiz.” Diyen kişiler her şeyimizi alt üst etti, bizi darp etti. Dilekçe verdik, işlem nosunu vermediler, işleme konulmadığından şüpheleniyoruz. Yağma, talana, işkenceye karşı sesimizi duyurun.” Diyor Raşit Dörtyol maalesef ağır bir ihlalle karşı karşıyalar.

“Kandıra T1 Savcısı Nazif Yücel infaz hakimliğinin denetimli serbestlik kararına itiraz ediyor!”

Ayrıca denetimli serbestliklerle ilgili zalim kararlar devam ediyor. O konuda da Hayri Özkul daha öncesinde de gündeme getirmiştim, dosyasını incelediğimde vicdanım çok sızlamıştı, göz göre göre haksız, hukuksuz bir şekilde bu insan cezaevinde tutuluyordu. Hukuken ittire, kaktıra maalesef çıkartmıyorlar, cezaevinde tutuyorlar sadece o mu? Binlerce insan bu durumda. Denetimli serbestlik, koşullu salıverilme verilmiyor. Bana gönderdiği mektupta safahatı anlatıyor Hayri Özkul. Diyor ki: “Kandıra T1 Savcısı Nazif Yücel infaz hakimliğinin denetimli serbestlik kararına itiraz ediyor, bunu herkese yapıyor, ben de tüm hukuki yolları zorluyorum, HSKya, AYM'ye de gittim, isterse ikinci 6 ayı da yaksınlar, hak aramaktan vazgeçmeyeceğim.” Biz de kendisine diyoruz ki: “Vazgeçme Hayri Bey.” Haksızlığa, hukuksuzluğa boyun eğme.

“Cavit Yılmaz'ın iftiraları nedeniyle suçsuz bir şekilde cezaevindeyim.”

Silivri Cezaevi’nden Murat Canım çok önemli, sıkıntılı, büyük bir davanın yansıması olan bir mektup. Savcı Şirin katilleri olarak gösterilen insanlar Murat Canım ama öyle bir durum yok. Murat Canım: “Benim olayla hiçbir alakam yok, yargısız infaz yapılıyor, ben bir avukatım, avukatlığımı yaparken bunlar başıma geldi. Cinayetle bir alakam yok.” Diyor ve şunları söylemiş bana mektubunda: “"Cavit Yılmaz'ın iftiraları nedeniyle suçsuz bir şekilde cezaevindeyim. Okulda veliler "Çocuğunuzu katilin oğluyla görüştürmeyin." demiş, çocuklar oğlumu linç etmiş, görüşte yara bere içindeydi oğlum. Hapisteki bir avukatım ben sadece ve adalet arıyorum ben.” Diyor Murat Canım bana gönderdiği mektubunda. Cavit Yılmaz’ın daha sonra değiştirdiği ifadeleri nazarı-ı itibara alınmamış mahkeme tarafından noter kayıtlı olmasına rağmen ve birçok kişi bu ilk ifadelerden dolayı polis tarafından alınan ifadelerden dolayı büyük bir mağduriyet yaşıyor.

“Annen başka bir suç grubundan olsaydı kaydı yapardım ama “FETÖ’den” içeri girmiş, bu yüzden kaydı yapmam”

Size çok vahim bir ihlal haberini ileteceğim. Ünzile Köşker Kayseri Bünyan Cezaevi’nden yazmış. Ünzile Köşker 40 yaşında bir kadın cezaevine girmiş. “En azından üniversite okuyayım.” Demiş sınavlara girmiş ve Adıyaman Üniversitesi Tarih bölümünü kazanmış, kızını göndermiş kaydı yapılsın diye. Görevli, kızını annen başka bir suç grubundan olsaydı kaydı yapardım ama “FETÖ’den” içeri girmiş, bu yüzden kaydı yapmam benim için riskli, ben bu işe bulaşamam diyerek başından savmış Ünzile Köşker’in kızı Vuslat Köşker’i. Bu kayıt yapılamamış, Ünzile Köşker suç duyurusunda bulunmuş, biz de bu buradan basın toplantımızdan dile getiriyoruz, takipçisi olacağımızı söylüyoruz. Böyle bir şey olamaz, bir insan cezaevine girmiş olabilir ama vatandaşlık haklarını kaybedemez, böyle bir şeyi yapmaya kimsenin hakkı olamaz diye düşünüyorum, bu konuda bakanlığa soru önergesi vererek konuyu takip edeceğiz. Kurumlarda devlet memurları kendi kafalarına göre keyfi uygulamalara imza atamazlar bunu kabul etmiyoruz.

“Mektupları bizzat ben okuyorum, önemli konuların altını çiziyorum”

Kürkçüler Cezaevi’nden Abdullah Yılmaz bana yazdığı mektubunda, mektupları bizzat ben okuyorum, önemli konuların altını çiziyorum, vatandaşımızdan bana ulaşan her mektup, bilgi, belge son derece önemlidir, bizzat ben yapıyorum, en önemli bölümlerini alarak size aktarıyorum, bir milletvekili olarak görevimizi yapmak zorundayız. Abdullah Yılmaz şunları söylüyor: “Tecrit içinde tecritteyiz, tel kafeste olduğumuzu, baskılara karşı arkadaşlarımızın ölüm orucunda olduğunu telefonda aileme söylerken engellenip, darbedildim, ağız içi arama dayatması var, hastaneye gidemiyoruz, ölüme sürükleniyoruz." diyor Abdullah Yılmaz. Bunlar son derece vahim iddialar, biz bu zindanların dibinden bize gelen seslerin tercümanı oluyoruz ve sizlere iletiyoruz.

Bazen insan hakları savunucuları da ihlale uğrar.

Bazen insan hakları savunucuları da ihlale uğrar. Onunla ilgili bir raporda benim de adım geçmiş. CHP’nin Adalet Raporu. Aydın Milletvekili Av. Süleyman BÜLBÜL bu raporu hazırlamış ve benim haksız, hukuksuz bir dava ile Meclis’ten atılmam, cezaevine girmem konusunda değinilerde bulunmuş. CHP Milletvekili Sn. Av. Süleyman BÜLBÜL’e ve CHP yönetimine teşekkür ederim, bu duyarlılıkları için. Hepimiz, hep birlikte hakkı, hukuku korumak için gayret etmeliyiz, kimliğe ve etikete bakmamalıyız.

Şakran Cezaevi’nde Skandal: “Bengisu Ravza Demirel, kendisine “Avukat görüşü var.” deniliyor, bakıyor gelen kişiler avukat değil.”

Genç hanımlar Merve Demirel ve Bengisu Ravza Demirel babaları KHK’lı ve KHK mücadelesini görüp önceden mücadele bilmezken bu mücadeleye dahil olmuş kişiler, bu haksızlığa, hukuksuzluğa isyan etmiş olan kişiler ve bunun karşılığında da Merve Demirel polis tarafından taciz edilerek, Bengisu Demirel de cezaevlerine atılarak cezalandırılıyor bunlar kabul edilecek şeyler değil. Çok inanılmaz hadiseler yaşanıyor. Şakran Cezaevi’nde Bengisu Ravza Demirel, kendisine “Avukat görüşü var.” Deniliyor, bakıyor gelen kişiler avukat değil. “Siz avukat değilsiniz, neden geldiniz, sizinle görüşmek istemiyorum.” Deyince onlar da “Kes sesini, sus, bizim sözümüzü dinleyeceksin.” Diyerek tartışmaya başlıyor. O da bunun bir suç olduğunu, avukat dışında avukat görüşme kabinine kimsenin giremeyeceğini, cezaevi idaresinin ve savcının böyle bir şeyi nasıl yaptığını söylerken gelen görevliler: “Dediğimizi yapmazsan bir dahaki sefer geldiğimizde fiili olarak sana müdahalede bulunuruz.” Diyorlar ve ardından gidiyorlar. Ailesi büyük bir tedirginlikle can güvenliğinin olmaması nedeniyle suç duyurusunda bulunuyor ve bize başvuruyorlar. Bu çok vahim bir durum. “Gelen istihbarat elemanının polis olabileceğini düşündüğüm şahıslar bana: “Sen işkence nedir biliyor musun? Aradaki cam olmasa biz sana gösterirdik işkencenin ne olduğunu, bir dahaki sefere işkencenin ne olduğunu gösteririz.” Bu kişiler avukat görüşme kabinine nasıl girebiliyorlar? Bu araştırıldığında Cezaevi savcısının izin verdiği ortaya çıkıyor, skandal büyüyor. Olacak iş değil! Bir savcı nasıl böyle bir şeye izin verebilir? Barolar niye susuyorsunuz? İzmir Barosunun bu konuda bir açıklama yapması lazım. Barolar Birliği’nin açıklama yapması lazım. Kamera kayıtlarından bu görüşme tamamen tespit edilebilir diyor avukatları ve bu konuda biz de bir soru önergesi verdik. Bu soru önergesinde neler dedik? Bu iddialar doğruysa Bakanlığınızın bu konuda bilgisi var mı diye Abdulhamit Gül’e sorduk. Bengisu Demirel polisler tarafından avukat görüşü denilerek kandırılarak bir görüş mü yapılmıştır? Tehdit edilmiş midir? Haberleşme hakkı ve mektup hakları engellenmiş midir? Tek kişilik hücrede mi kalmakta? Gibi birçok soru sormuşuz. İnanılmaz vakalar yaşanıyor. Türkiye böyle bir yer oldu! Cezaevlerinde hukuksuzluk alabildiğine gidiyor. Güya devlet kurumu. Olacak işler değil.

Bize gelen birçok başvuru oluyor.

Bize gelen birçok başvuru oluyor. Biz bunlarla ilgili soru önergeleri veriyoruz, gerekenleri yapıyoruz ama sadece soru önergelerine bırakmıyoruz. Hepsini de yayınlayamıyoruz, çok yoğun başvuru geliyor, arkadaşlarımız yoğun bir çalışma ile soru önergeleri hazırlıyor, bakanlıklara iletiyor ve bu bakanlıklarda baskı unsuru oluyor. Biz bu başvuruları anmak istiyoruz ve sizlere bu ihlalleri tanıtmak istiyoruz.

Elmalı davası ile ilgili bize bir başvuru yapılmış, çocukların babaannesi Günay Soytok

Elmalı davası ile ilgili bize bir başvuru yapılmış, çocukların babaannesi Günay Soytok çocuklarla ilgili meselenin iyi seyretmediğini, bu iki çocuğa yönelik taciz, şiddet vb. Olayların anne tarafı ile ilgili kişiler tarafından yapıldığı iddiası ile bize bir başvuru yapmış ve çocukların ağır psikolojik travma yaşadığını söyleyerek, ağır psikolojik ilaçlar kullanıyormuş çocuklar ve davanın adil bir şekilde yürümediğini söylemiş. Olay yargıda ama babaanne de vahim iddialarda bulunuyor. Elmalı davası konusunda farkındalık oluşturmak istiyoruz, neyin ne olacağına yargı karar verecektir tabi adil bir şekilde karar verilirse. Babaannenin bize aktardıkları çok vahim bir taciz, tecavüz ve istismar vakasının örtbas edilmesi ile ilgili çocukların kendisinde olması gerektiğini söylüyor, çocuklardan uzak olması gerektiğini ve anneye çocukların verilmemesi gerektiğini, çocukların son derece büyük travmalar yaşadığını söylüyor. Bununla ilgili biz de gündem yapmış olalım.

“Müvekkilim Nevzat Güngör’ün koşullu salıverilmesi birtakım hukuksuz gerekçelerle engellenmekte, pişman olması istenmekte.”

Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden bir başvuru var. Avukat Mehmet Ali Başaran bize başvurmuş diyor ki: “Müvekkilim Nevzat Güngör’ün koşullu salıverilmesi birtakım hukuksuz gerekçelerle engellenmekte, pişman olması istenmekte.” Düşünün mahkemede yargılanıyorsunuz bir de gelip cezaevi gözlem kurulu ikinci kez yargılıyor. Kafasına yatmayınca: “Seni bir 6 ay daha yatıracağım.” Diyor, inanılmaz hadiseler yaşanıyor. Diyor ki: “6 ay uzatma tarihi mevzu bahis olursa ölüm orucuna başlayacağım.” Diyor mahpus ve avukatta bu ölüm orucunu yaparsa müvekkilimin hayat hakkı ile ilgili çok önemli sıkıntılar olur diyor. Denetimli serbestlik insanları büyük sıkıntıya sokuyor verilmemesi insanları ölüme sürüklüyor.

“Sen KHK ile ihraç edildin, yargısız infazımızla ihraç edildin sana hayat hakkı yok.” Denilerek kurs kaydı yaptırılmak istenmiyor.

Bir OHAL döneminin KHK’ları ile ilgili ağır bir iddia var karşımızda. Anne diyor ki: “Askeri okul öğrencisi iken okul kapatılıyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Elektrik elektronik mühendisi olarak mezun olmuştur. Fenerbahçe Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleştirilen Bulut Bilişim uzmanlığı Eğitimine girmek istiyor. İŞKUR’da bir kurs alması gerektiği söyleniyor. İŞKUR’a gidiyor ve İŞKUR’da tam kursa başlamışken kurs kaydı iptal ediliyor. Gerekçesi hakkında bilgi verilmiyor.” Biz gerekçeyi biliyoruz. KHK’lılar İŞKUR kurslarına alınmıyor, saçma sapan, hukuksuz bir durum var. Siz bu insanı okulundan atmışsınız, zorla iş bulmuş, onun için kursa gitmesi gerekirken “Sen KHK ile ihraç edildin, yargısız infazımızla ihraç edildin sana hayat hakkı yok.” Denilerek kurs kaydı yaptırılmak istenmiyor. Bu ihlali duyuralım, tüm dünya duysun ki Türkiye’de iktidarın muhalif diye gördüğü insanlara İŞKUR’da bir kurs bile yaptırılmıyor bunu da tüm Türkiye ve dünya duysun. Biz bu basın toplantılarını bundan dolayı yapıyoruz, bu hukuksuzlukları tüm dünyaya duyurmak için yapıyoruz, tarihe not olarak düşürüyoruz.

“Eski bir Yargıtay üyesi KHK ile ihraç edilmiş Hüsamettin Uğur “Terbiye edilmek” istendi ve odasına 10 infaz koruma memuru tarafından baskın yapıldı, dakikalarca odasında arama yapıldı”

Eski bir Yargıtay üyesi KHK ile ihraç edilmiş Hüsamettin Uğur’un kızı bize başvurdu. Nalan Dilara Uğur. Bu konuyu üzün süredir takip ediyorum. Keskin Cezaevi’ndeydi, orada birçok ihlale uğramıştı. İnfaz koruma memurlarının darplarına uğramıştı ve biz bunu Meclis’te gündeme getirdikten sonra bu kişi Afyon Cezaevi’ne nakledildi fakat burada da kendisine yapılan kötü muameleler, dilekçelerinin örtbas edilmesi muameleleri karşısında itirazlar edince kendisi “Terbiye edilmek” istendi ve odasına 10 infaz koruma memuru tarafından baskın yapıldı, dakikalarca odasında arama yapıldı, eşyaları talan edildi, kötü muamele yapıldı. Normalde arama böyle yapılmaz, kameralı alanda yapılır, kamerasız alanda da üst baş arandı ve arama hoyrat bir şekilde yapıldı. Bunun için kızı açıklama yapınca, müdür ile bunu hukuken takip edeceğim deyince hakkında görevliyi tehdit vb. İddialar ile soruşturma açıldı. Maalesef cezaevindeki ihlaller böyle devam ediyor. Biz de bu konuyu tekrar soru önergesi ile Adalet Bakanlığı’na soracağız. Bu muameleler kabul edilemez, daha öncesinde soru önergemizi de sormuştuk ve birçok şeyin örtbas edildiğini, birçok kaydın örtbas edildiğini görmüştük bakalım şimdi ne olacak? Afyon Cezaevi hakkında soru önergesi verip konuyu takip edeceğiz. Hiç kimse böyle zorbalığa maruz kalma durumunda olamaz!

“Çocuklar 20 aydır babalarını göremiyor sarılamıyor sizden ricam yapılabilecek bir şey var ise Allah rızası ve çocukların hüzünlü kalpleri adına…”

Yargıtay’ın geciken sonuçları çok kişiyi mağdur ediyor. Bakın Aysel Güler bize başvurmuş. Eşi Mehmet Emin Güler Silivri 7 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve “Biz bu arada bir çocuğumuzu kaybettik.” Diyor. 2 çocukları varmış ve bir çocuklarını kaybetmişler, eşi cezaevinde ve 15 Ekim 2021’de yatarı bitmiş fakat dosya onanmamış hala Yargıtay tarafından ve kişi boş yere cezaevinde yatmaya devam etmiş. Diyor ki: “Çocuklar 20 aydır babalarını göremiyor sarılamıyor sizden ricam yapılabilecek bir şey var ise Allah rızası ve çocukların hüzünlü kalpleri adına bir şey yapabilmemiz eğer benim yapabileceğim bir şey varsa beni de yönlendirmeniz.” Demiş Aysel Güler. Biz bu konuyu gündeme getirip konu hakkında da Yargıtay’a uyarılarda bulunacağız. Böyle olmaz, yıllarca sonuçlandırılmayan vakalar var ama önlerine yürütme tarafından, iktidar tarafından getirilen bazı dosyaları da vaktinden önce önlerine alıp hukuksuz cezaları vermeyi bilen bir Yargıtay var karşımızda. Örneğin benim ile ilgili husus. Benimle ilgili dosyanın yıllarca belki Yargıtay’da beklemesi gerekirken hızla ele alındı ve Yargıtay’da hızlı ve hukuksuz bir şekilde verildi. Yatarı dolduğu halde Yargıtay binlerce dosya için karar vermiyor ve insanlar perişan durumdalar. Aile düzenleri bitmiş, yıkılmış, ocakları sönmüş ve maalesef ki bu hal devam ediyor.

“Örgütten ayrıldığına dair samimi bir kararı bulunmadığı denilerek denetimli serbestliği yakılmış.” İkinci kez yargılama olmaz!

Denetimli serbestlikle ilgili bir başka şikâyet Mevlut Esengül Karabük Cezaevi’nde kalan bir mahpus. Yakını yazmış bize: “Örgütten ayrıldığına dair samimi bir kararı bulunmadığı denilerek denetimli serbestliği yakılmış.” İkinci kez yargılama olmaz! Siz bir insanı yargılamışsınız, doğru veya yanlış bir karar vermişsiniz sonrasında da tekrar bir pişmanlık getir, mahkemede etkin pişman değildin gibi bir bahane bularak bu kişileri tekrar cezaevinde tutmak istiyorlar. Binlerce, on binlerce kişi aynı durumda, cezaevleri boş mu? Ağzına kadar dolu ama yine de bunu yapmaya çalışıyorlar.

Öğretmenlerin çalışma izinleri hala verilmedi! Zulmediliyor!

Çalışma izni ile ilgili başvuru var. Bünyamin Özçelik kapatılan kurumlarda çalışmış ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın benim verdiğim soru önergesine verdiği cevabı ekleyerek Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuru yapmış ama kendisi her yerden geri çevrilmiş. Olacak şey değil. Milli Eğitim Bakanı da arada kaldığı için istifa etti gitti. Ben Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u ziyaret etmiştim ve kendisine çalışma izni iptallerinin çok hukuksuz olduğunu anlatmıştım. “Yapacak bir şeyim yok.” der gibi bana bakıyordu ve konuyu valiliklere aktarıldığını bize bildirdiler daha sonra. Millî Eğitim Bakanlığı karar veremiyor İçişleri Bakanlığı Valilikler konuya karar verecek dendi, çalışma izni iptal edilen öğretmenler valiliklerde sefil oldu. Çoğu valilikler tarafından komisyon kurulmadan reddedildi, haksızlığa uğradılar. Onlardan birisi de Bünyamin Özçelik, binlerce öğretmen var. Çalışma izinlerini iade edin. Beraat etmiş insanlar ama zalimce bu insanları aç, sefil bırakmaya karar vermiş bir iktidar var karşımızda.

Hıfzullah Kutum’a ceza veren Fırat Üniversitesi’ne bilimle uğraş, siyasetle uğraşma diyoruz.

Hıfzullah Kutum Fırat Üniversitesi’nde olan bir öğretim görevlisi. Malum bu Siirt’te Meral Akşener ve bir esnaf arasındaki tartışma nedeniyle “Kürdistan” kelimesi kavramı mevzu bahis olmuştu, Hıfzullah Kutum’da “Kürdistan” kelimesini kullanmasının yasalara aykırı olmadığını söylüyor. “Kürdistan” kelimesini kullanıyor, paylaşımlar yapıyor. Yasalarımız da ceza yok, Kürdistan kelimesini kullandın sana ceza verilir diye bir şey yok ama bu konuda kendisine Fırat Üniversitesi soruşturma açıyor, kendisi bu konuda itiraz ediyor ama siyasi gerekçelerle Fırat Üniversitesi kendisi hakkında soruşturma açmış durumda. Biz Fırat Üniversitesi’ne bilimle uğraş, siyasetle uğraşma diyoruz. Kürdistan demek suç değildir, bir bilim insanını Kürdistan dediği için mağdur etme, bilime dön, siyasetten vazgeç diyoruz.

Semih Altun adalet istiyor!

Bir adli vaka bize başvurmuş. Mahkemede olan bir husus. Biz bu konuyu gündem edelim, vatandaşın sesi olalım. Birkaç yıl önce bir olay olmuş, AKP Eyyübiye ilçe binasının camları kırılarak molotof kokteyli atılmış, bu olay sonrasında mağdurların yakınlarından Semih Altun isimli kişi tutuklanmış, 32 gün sonra, birtakım sanık beyanları ile ve yakınları bize bunun çok haksız, hukuksuz bir uygulama olduğunu, bu olay sırasında yakınlarının mezarlıkta esrar çektiğini, siyasetle alakası olmadığını, hiçbir şekilde olayla alakası olmadığını söylüyorlar. Bu da çok önemli ilginç bir konu. Semih Altun kendisi de söylüyor “Benim siyasetle alakam yok, ben esrar çekiyordum, polisler geldi, ben mezarlıkta tek başıma duran insan olduğum için beni alıp götürdüler ve benim hakkımda da sanıklardan birisi işkence altında ifade vermiş. Büyük bir mağduriyet yaşıyoruz.” diyor aile. Biz de bu hususu gündeme getirelim ve işkence altında alınan ifadelerin geçerli olmaması gerektiğini ve adil bir yargılanma olması gerektiğini mahkemeye hatırlatalım.

Gebze’de filyasyon ekipleri bir kutu ilaç getirmişler ama ilaç kutusunda tarihi geçmiş tarih görünüyor.

Seçim bölgem Gebze’den şikayet aldım. Bir hekimim bu konuda benim dikkatimi çekti. Kişi Covid olmuş ve testi pozitif çıkmış, filyasyon ekipleri bir kutu ilaç getirmişler ama ilaç kutusunda tarihi geçmiş tarih görünüyor, üzerine başka etiketle yeni bir tarih eklemişler, vatandaşta rahatsız olmuş. Böyle çok vaka var. Hangi tarih doğru? Vatandaşa tarihi geçmiş bozuk ilaç mı veriyorsunuz diye Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz.

İşyerinde uğradığı haksızlıkla ilgili bize başvuru yapmış. İşçi hakları, iş güvenliği ile ilgili de Çalışma Bakanlığı’na başvuru yapıyoruz. Bizim ilgi alanımız. Haksız, hukuksuz bir şekilde işten atıldığını söyleyen bir insan, biz de bununla ilgili takibi yapacağız.

Jiyan Ateş Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde pişmanlığa dayalı bir form doldurmadığı için denetimli serbestliği verilmiyor ve maalesef bu da bir denetimli serbestlik mağduru ve son zamanlarda da bir saldırı olacak havası olduğunu, darp edilme ihtimalleri olduğu yönünde bir başvurusu da var bize.

Birçok denetimli serbestlik şikayetleri var, yağmur gibi yağıyor. Diyor ki: “Eşim İbrahim Çelikbilek Silivri 2 No’lu A3 koğuşunda Yargıtay kararı belli olmadığı için çıkamıyor. Ben 3 küçük çocuğumla zor şartlarda yaşıyorum. Binlerce aile var, eşlerine denetimli serbestlik verilmediği için maddi manevi sıkıntılar içindeler.

Düzce Cezaevi’nde denetimli serbestlik verilmiyor. Kurul adı altında yeniden mahkeme kuruyorlar, herkes farkında. Gözlem kurulları mahkeme olamaz ama maalesef ki böyle bir uygulamayı dayatıyorlar.

Silivri 6 No’lu Cezaevi’nde Ercan Özkan ile ilgili denetimli serbestlik verilmeme şikayeti var. Gözlem kurulu oyçokluğu ile denetimli serbestlik verilebileceğini söylüyor ama özel görevlendirilmiş savcılar oybirliği ile olması gerekiyordu denilerek kabul etmiyorlar ve ağır ceza mahkemeleri savcıların sözünü uyguluyor. Denetimli serbestliği 6 ay boyunca alamamış sonrasında bir 6 ay daha mı alamayacak bilemiyoruz. AYM’ye de başvurmuşlar, AYM’de çok yoğun. “Elimiz kolumuz bağlı ben öğretmenim görevdeyim 3 tane çocuğum var. En küçüğü 5 aylıktı şimdi 5 yaşını geçti. Cezaevi dilekçelere cevap vermiyor, tekrar ne zaman gözleme alınacağına dair bilgi vermiyor. Çok yoruldum gücüm kalmadı. Her şey icin şimdiden çok teşekkur ederim.” Diyor.

Bir adli vaka bize yansımış, mahkemelere intikal etmiş ama büyük bir haksızlık olduğunu söyleyen ailenin sesi olalım. Fırat Keser’in gardiyan olarak görev yaptığı askerlikte herhangi bir mahpus askere herhangi bir fiili müdahalede bulunmadığı halde cinayetten müebbet hapse çarptırılması ile ilgili bize başvuru geldi. Adil olmayan bir yargılanma olduğunu aile söylüyor, biz de mahkemelere bu konuda adalete dikkat etmeleri, titizlik göstermeleri ve basit kesin delillerle hareket etmemeleri gerektiğini hatırlatıyoruz.

Önümde birçok Yargıtay’ın gecikmesi nedeniyle yatarı dolduğu halde dışarı çıkamayan vakalar var. “Sayın vekilim eşim 5 yıldır tutuklu 7.6 olan yatarı doldu 5 ay geçti ama Yargıtay kararı belli olmadığı için çıkamıyor. Ben 5 yıldır 3 küçük çocuğumla zor şartlarda yaşıyorum. Lütfen yardımcı olun.”

Bir avukat başvurusu var Mardin Barosu’ndan Dilan Koç Kırıkkale Cezaevi’nde biliyorsunuz baskın yapılıp birçok cezaevine nakledilen mahpuslar vardı onlardan birisi İzmir Buca Kırıklar Cezaevi’nde müvekkili Onur Yılmaz ve çıplak arama ve psikolojik şiddete maruz kalmış. Açlık grevine başlamış ve açlık grevini sonlandırmış, eşyaları verilmiş ama son derece kötü koşullarda avlunun üstü tamamen dikenli tellerle çevrili bir koğuşta bulunuyor ve o paslı sular üstüne akıyor, gökyüzünü göremiyor. “Sizden ricam bu konuyu meclise taşımanız.” Biz de taşıyoruz.

İsmail Kader Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’nden 676 KHK ile ihraç edilmiş daha sonra iş mahkemesinde kazanmış ancak SGK’da yediği damga silinmemiş.

İsmail Kader Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’nden 676 KHK ile ihraç edilmiş daha sonra iş mahkemesinde kazanmış ancak SGK’da yediği damga silinmemiş. SGK’da KHK’lılara ne yapılıyor? KHK ile ihraç edilmiş Kod 36’dan damgası duruyor ve bu yüzden başka bir işte çalışamıyor insanlar. Bir KHK’lı işyerine gittiğinde karşısında KOD 36 çıkıyor ve işveren kendisine ters bakarak orada ona iş olmadığını söylüyor ve insanlar büyük bir mağduriyet yaşıyor, bu bir nazi uygulaması maalesef devam ediyor. Bu Kod 36 uygulamasının kaldırılması için Çalışma Bakanlığı’na soru önergesi verdik ve vermeye devam edeceğiz.

Cinayet var ve faili olduğu söylenen kişiler maalesef tutuksuz yargılanıyor

Bir adli vaka başvurusu var. Cezaevinden tahliye edilen İsmail Demir’in baba evinde evin içine kadar girip 2 kardeşi ve 1 de misafir olmak üzere 4 kişiyi otomatik silahla tarayıp 3 kişiyi yaralayıp 1 kişinin de ölümüne sebep olan Halil İbrahim Bigeç, Ahmet Bigeç, Ali Bigeç kardeşler hâlâ serbest bir şekilde geziyorlar. Demir ailesine tehditler savuruyorlarmış. Çok ilginç bir durum. Cinayet var ve faili olduğu söylenen kişiler maalesef tutuksuz yargılanıyor ama en ufak bir düşünce suçu ithamında insanlar hemen tutuklu yargılanabiliyorlar.

Denetimli serbestlik gündemde. “Eşim Bahtiyar Öztürk hakkında denetimli serbestlik verilmiyor.” Çok etraflı başvuru yapmış kişi, yarın hukuk önünde bütün bunların hesabı sorulacak gibi ifadeleri telefonda kullandığı söylendiği için denetimli serbestliği yakılmış ama konuşmamış. Maalesef Türkiye’de buna benzer hadiseler yaşanabiliyor. Gözlem kurulları yargılama yaparak insanlar hakkında ağır kararlar alıyorlar, bu kararlar da insanların özgürlüğü ile ilgili kararlar, 6 ay 6 ay daha 1 yıl cezaevinde kalmış oluyorlar.

Sincan Cezaevi. Sincan Cezaevi’nde aramaların sıklaştırıldığı yönünde şikayetler var, kantinden aldıkları eşyaların müsamere edildiği, kişilerin elinden alındığı yönünde şikayetler var. Sincan Cezaevi yönetimini uyarıyoruz, insanların böyle yoğun bir şekilde arama ile rahatsız etmeyin, mahpuslar elinizde ama her an arama yaparak, her an kantinden aldıkları eşyaları ellerinden alarak yaptığınız hukuksuz bir uygulamadır.

Anne baba tutukluluk ile ilgili başvuru gelmiş. “Kız kardeşim Kayseri Bünyan Cezaevi’nde kalıyor. 8 kişilik koğuşta 18 kişi kalıyorlar, çocukların okul çıkış saatinde anne babayı aramasına izin verilmiyor ve aile birliği bozuluyor.” Diyor. “Çocuklar Karaman’da halasında kalıyor. Eskiden aynı gün görüş oluyordu anne babayı görebiliyordu, şimdi bu kaldırılmış ‘Ayrı günlerde gelsin’ denilmiş.” Ayrı günlerde görüş zorunluluğu suçsuz, günahsız çocukları mahvediyor.

Ayşe Özdoğan çok büyük ihlallerle karşı karşıya

Size 1 aydan fazladır cezaevinde olan bir hasta mahpusu hatırlatacağım hepiniz biliyorsunuz tüm Türkiye kamuoyu biliyor Ayşe Özdoğan çok büyük ihlallerle karşı karşıya. Onlarla ilgili bilgi verelim, raporlarına baktım, raporları burada. Raporları bir doktor oalrak okuduğum zaman çok üzüldüm çünkü adli tıp kurumu nüks yok diyerek kendisi hakkında cezaevinde kalabilir raporu vermişti ama çekilen yeni MR’ında nüks şüphesi ortaya çıkmış, böyle olduğunu biliyorduk. Baştan savma muayene ile nüks yoktur denildi, içtiği burnundan gelen yediği ağzında çeviremeyen çok zor durumdaki bir hasta mahpus hala bir ayı aşkın cezaevinde raporlara rağmen cezaevinde, bu zulüm devam ediyor. Nüks olduğu halde maalesef bu kişi halen cezaevinde işlemleri yavaş yürüyor, Antalya Tıp Fakültesi bu işlemleri bitirmeli ve adli tup kurumuna da raporlu adil bir şekilde yollayın ve İstanbul Adli Tıp kurumu siyasi değil bilimsel bir karar vererek bu hasta mahpusun infaz ertelemesini versin. Bunu vermesi lazım.

Ayşe Özdoğan başvurularını incelediğimde büyük skandallar gördüm.

İnsan hakları derneği de geçtiğimiz günlerde Ayşe Özdoğan’ın cezasının ertelenmesi gerektiğini söyledi. bu kişinin çok fazla yaşam ömrü yok ama halen onu cezaevinde tutmaya meraklı bir devlet var. Ben Ayşe Özdoğan başvurularını incelediğimde büyük skandallar gördüm. Antalya savcılığı avukatın infaz erteleme heyet kurul başvuru isteğini dilekçesini reddetmiş. Denizli Başsavcılığı ise kabul etmiş. Memlekette kaç tane hukuk var? Antalya Başsavcılığı niye reddettin? Denizli Başsavcılığı yapılması gerekeni hukuka uygun olanı yapmış ama Denizli yapmasa Antalya’ya kalacaktık ve başvuru reddedilecekti, böyle şey olur mu? Bir devlette iki ayrı hukuk anlayışı mı var? Nedir bu savcıların yaptıkları? Kamuoyu baskısı da olmasa tamamen ikinci infaz erteleme dosyası da açılmayacaktı, kamuoyu büyük tepki gösterdi bundan dolayı dosya açıldı, hali de görüyoruz. Tel tel dökülen bir yargı sistemi var bunu da çok net bir şekilde görüyoruz.

Hakan Kanat Tiroit Kanseri olmuş ve önemli gecikmelerden sonra ancak hastaneye gidebilmiş.

Hakan Kanat; kendisinin durumunu takip ettim, çok ağır bir şekilde haksızlıklara uğradıktan cezaevine girdikten sonra yakınları da bu arada vefat ettikten sonra büyük uzantılardan sonra genç yaşta Tiroit Kanseri olmuş ve önemli gecikmelerden sonra ancak hastaneye gidebilmiş ve ameliyat edilmiş, Kırşehir’den Sincan Cezaevi’ne getirildiğini bile ailesine söylememişler, ameliyat sonrası eşi gelmiş görmüş, Elazığ’dan. Oldukça kötü durumda boğazında dikiş var ve bu kişi hakkında hemen 2-3 gün sonra taburcu kararı verilmiş, şu anda cezaevinde zor koşullarda koğuşunda tek başına hijyenik olmayan koşullarda takibinin nasıl yapıldığı belli olmayan koşullarda kalıyor. Son derece üzücü bir hal. İnsanların özgürlüğünü hakkını hukukunu gasp ettikten sonra sağlık hakkını da gasp etmeye çok meraklı iktidar anlayışının her gün binlerce örneğini görüyoruz.

Av. Aytaç Ünsal Edirne F Tipi Cezaevi’nden bana yazmış diyor ki: “Hapishaneden ölüsü mü çıksın?

Çok vahim vakalar devam ediyor, biz onları anlatamaya devam edeceğiz. Ali Osman Köse çok vahim bir vaka. Ali Osman Köse günde 23 saat tekli hücrede kalıyor, 3. Evre kanser ve 37 yıldır cezaevinde yine de tahliye etmiyorlar, cezaevinde ölebilir ama siyasi kararlarla aldığı ceza ile ilgili bir intikam duygusu var iktidar yetkililerinde 3. Evre kanser olsa bile bu kişi tahliye edilmiyor. Av. Aytaç Ünsal Edirne F Tipi Cezaevi’nden bana yazmış diyor ki: “Hapishaneden ölüsü mü çıksın? Ali Osman Köse’nin katledilmesine izin vermeyelim.” diyor.

Az evvel bahsetmiştik eski Yargıtay üyesi Hüsamettin Uğur Afyon Cezaevi’nde çok büyük ihlallere uğruyor, kızı Nalan Dilara Uğur bir hukukçu olarak konuyu takip ediyor ama o da apaçık hukuksuzluklarla nasıl baş edeceğini bilemiyor, biz de bu konuya müdahil olup soru önergeleri veriyoruz bu cezaevindeki ihlallerin bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Daha dün birçok sol, Kürt camiasından kesime bu tür hak ihlalleri yapıldığında çoğunlukla muhafazakâr camia susardı. “Bu kişiler devlete baş kaldırmasınlar, cezaevinde maraza çıkarmasınlar.” Denirdi ama denge ve denetlemeye tabi tutulmayan devlet ve iktidar gücünün neler yapabileceğine dair vahim örneklerini kendileri de yaşayınca “Biz yanlış düşünmüşüz.” Demeye başladılar. Sol camiaya, Kürtlere yapılanlara karşı duyarlılık göstermeliydik demeye başladılar. Gecikmiş ama doğru bir karar insan hakkaniyetle düşünmeli, başına geldiği zaman bunu anlıyor ama başına gelmeden anlamalı, muhafazakâr camiaya benim böyle bir hatırlatmam var. Devleti koruma iç güdüsünden vazgeçmişler. Devlet bizi korumakla yükümlü olan bir kurumdur, devleti biz oluşturduk, işimizi, gücümüzü doğru dürüst bir şekilde yürütsün diye. Devlet milletin üstünde değildir, milletin hakkı ve hukukunun üstünde değildir.

Sn. Selahattin Demirtaş gönderdiği bir tweetinde diyor ki: “Sayın muhalefet parti liderleri gelin cezaevlerini gezin ne olduğunu ne bittiğini görün.” diyor.

Biz cezaevlerinin durumunu yoğun bir şekilde gündeme getiriyoruz gereken ilgiyi göremiyoruz siyasiler tarafından. Bir milletvekili olarak konuyu yoğun bir şekilde gündem ediyorum ama gereken yankı oluşmuyor, cezaevindeki siyasi lider Sn. Selahattin Demirtaş gönderdiği bir tweetinde diyor ki: “Sayın muhalefet parti liderleri gelin cezaevlerini gezin ne olduğunu ne bittiğini görün.” diyor. Bizim dilimiz kurudu bu konuda çok ağır ihlaller olduğunu söylemekten dilimiz kurudu ve bunu da sağ olsun Sn. Selahattin Demirtaş’ta gündeme getirmiş, herkesin nazar-ı itibara alması gerektiğini söylüyorum. 5 yıldır cezaevinde tutuklu olan bir kişinin söyledikleri son derece önemlidir, bir siyasi liderin söyledikleri son derece önemlidir, tüm muhalefet liderlerini cezaevlerine karşı çok daha duyarlı olması gerekiyor.

Koğuşumuzu basıp bizi darp ettiler, süngerli odaya yerde sürükleyerek attılar 'Daha neler göreceksiniz" dediler.

Bir başka şikâyet Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nden gelmiş. Biz Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde çok ağır ihlallerin olduğunu söylemiştik. 80-100 civarında mahpusun haksız hukuksuz bir şekilde darp edilerek çeşitli cezaevlerine sürüldüğünü söylemiştik. Onlardan birisi Mualla Zincir diyor ki: “Koğuşumuzu basıp bizi darp ettiler, süngerli odaya yerde sürükleyerek attılar 'Daha neler göreceksiniz" dediler, Savcıya vereceğim ifadeyi darp eden personel almak istedi, vermedim. Biraz önce hastaneden geldim, bu mektubu parmağımdaki ağrılardan dolayı arkadaşa yazdırıyorum.” diyor. hapishanelerin durumu bu! Boşuna mı söylüyor Sn. Demirtaş: “Gelin hapishanelerin durumunu görün.” Keyfiyete bırakılmış, infaz koruma memurları ve müdürler her türlü ihlali yapıyor ve yanlarına kar kalıyor. Bizim gibi hak savunucuları gündeme getirmese hepten ortalık sessizliğe gömülecek biz bize gelen tüm başvuruları etkili bir şekilde değerlendirip hak arama yoluna sokuyoruz, soru önergeleri veriyoruz, basın toplantıları yapıyoruz, medyada gündeme gelmesi için uğraş veriyoruz, genel kurulda gündeme getirip her konuda gündem oluşturmaya çalışıyoruz.

Çok ağır pandemi şartları uygulanıyor ve açık görüşe izin verilmiyor

Açık görüşler gasp edilmiş durumda. Mahpuslar, mahpus yakınları sıkıntı içinde. Dışarıda pandemi bitmiş, hafiflemiş durumda, önlemler hafiflemiş durumda ama cezaevlerinde pandemi bitmemiş görünüyor. Bu da maalesef ki siyasi bir tavır var, pandemi dışarı ile farksız olması gerekirken çok ağır pandemi şartları uygulanıyor ve açık görüşe izin verilmiyor. Herkeste aşısını da oldu, ne mazeret bulabilirsin görüşmemesi için. Mahpus da mahpus yakını da infaz koruma memurları da aşılarını oldu neden görüşmesinler? Kapalı görüşler 1.30 saate çıkmışken neden 30-40 dakika uyguluyorsunuz? Tüm bunları sormamız gerekiyor. Biz bunları Ombudsmanlığa götürdük, sümen altı ediyor bu konuları. Güya halkın avukatı olarak gösterilen kamu denetçiliği kurumu Ombudsmanlık iktidarın avukatı. Onlar hakkında çok cümle sarfetmeye de gerek duymuyorum. Biz halkımıza Ombudsmanlık başvuruları ne oldu diye sorduğumuzda büyük bir hayal kırıklığı olduğunu gördük. Engelli çocuğunun aylığının KHK’lı bir aile olduğu için kesilmesi başvurusuna müdahil olamayan, olmak istemeyen iktidarı koruyan bir Kamu Denetçiliği Kurumu var bunun gibi binlerce vaka var.

“Çıplak aramaya uğradınız mı?”

Çıplak aramayı gündeme getirdim diye linç edilmiştim ama cezaevlerinde çıplak arama devam ediyor ve cezaevi Meclis heyetleri cezaevlerine gittiğinde mahpuslara ilk sordukları soru “Çıplak aramaya uğradınız mı?” oluyor ve mutlak surette hepsi “Evet uğradık” oluyor. Geçen sene bu zamanlar çıplak arama konusunu gündeme getirdiğim için linç edilen haksızlığa hakarete uğrayan ben cezaevine girip vekilliğim düşürüldükten sonra tekrar meclise döndüm ve bu arada tüm meclis üyeleri çıplak aramanın olduğunu net bir şekilde görmüş oldular.

Şırnak Cezaevi’nden çok büyük şikayetler alıyoruz. Şırnak Cezaevi’nde birçok mahpus darp edilmiş durumda. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi göndermesi yapan infaz koruma memurları Esat Oktay’ın selamını getirdik diyor. Esat Oktay Yıldıran Diyarbakır Cezaevi’nde mahpuslara korkunç işkenceler yapan bir yüzbaşıydı sonrasında öldürüldü ve görev yaptığı zamanlar mahpuslara korkunç işkenceler yapmıştı ve bunu tüm devlet erkanı da daha sonrasında kabul etmişti tüm iktidar yetkilileri de Diyarbakır Cezaevi’nde bu rezaletler karşısında yüzleri kızararak kabullenmişlerdi, şimdi de Şırnak Cezaevi’nde darplar yapılırken Diyarbakır Cezaevi’nden Esat Oktay Yıldıran’ın adı hatırlatırlatılarak “Bizim karşımızda duramazsınız.” Diyen infaz koruma memurları mahpusları darp ediyorlar.

Elif Yalçın’ın mektubu bize ulaştı, maalesef çok vahim çocuklu annelerin dramları, Elif Yalçın da bu dramı bana mektubunda anlatmış. Çocuk bir cezaevinde bir evinde. Babası onun fotoğrafını, videosunu gönderdi bize. Çok üzücü, anneye verilirken sevinen, alınırken ağlayan, anne hasreti ile yanıp tutuşan, evde annesinin fotoğrafına bakıp ağlayan, fotoğrafa sarılan bir çocuk. Böyle binlerce çocuk var OHAL Türkiye’si böyle binlerce çocukla doldu.

Sistematik işkence tartışması oldu. Biz cezaevlerindeki bu ihlalleri anlatırken birçok kez çıplak arama yapılabileceği için hastaneye gitmeyi reddeden mahpusları anlattık, sistematik işkence var mı yok mu meselesi hakkında siz karar verin. Düşünün çıplak arama olacağı için 13-14 aydır hastaneye gidemeyen mahpusların olduğu bir Türkiye’den bahsediyoruz.

Mahpus ölümlerinde Rusya’dan sonra ikinci sıradayız.

Cezaevleri ile ilgili istatistikleri vermek isterim. Cezaevleri aslında ekonomik ve sosyal, siyasal açıdan geri olan ülkelerde artıyor, iktidarlar arttırıyor, mahpus sayıları artıyor. Hukukun olmadığı yerlerde artıyor, adaletin olduğu yerlerde cezaevleri sayıları azalıyor. Kuzey Avrupa ülkeleri cezaevlerini kapatıyor, içeride fazla insan yok kapatıyor ama Türkiye’de en fazla yapılan devlet kurumu cezaevi, fabrika yerine cezaevi yapıyorlar. Mahpus yemek ücretleri, yemek aişe ücreti Almanya’nın 1/6’sı. Ben de cezaevinde kaldım, oldukça kalitesi düşük yemekler veriliyor çünkü iaşe bedeli son derece düşük, orada ne yolsuzluklar dönüyor bilemiyoruz. Mahpus ölümlerinde Rusya’dan sonra ikinci sıradayız. Çok ölüm vakası oluyor, bunun %13.9’u intihar nedeniyle oluyor. İnsanlar büyük sıkıntılar yaşıyor cezaevlerinde. Kadın sayısı açısından Rusya’dan sonra Avrupa ikincisiyiz. Binlerce kadın OHAL döneminde cezaevlerine dolduruldu, çocuklu, hamile, lohusa anneler cezaevlerinde kaldılar, düşük yapanlar, çocuğunun psikolojisi bozulanlar oldu. Binlerce vaka ile uğraştık, kadınların binlercesinin cezaevlerinin doldurulduğu ülkeyiz. Hapishane yapımında dünya birincisiyiz, fabrika yerine hapishane yapıyoruz. Maalesef Türkiye’nin hali bu!

İlginç vakalar oluyor! Bolu F Tip’inden mahpuslardan Raşit Dörtyol diyor ki: “Bizi ziyarete gelenlere “Soruşturmanız var, sizin hakkınızda takibat var.” Denilerek bizi ziyaret etmelerine izin verilmiyor.” Böyle bir şey olabilir mi? Dışarıdan gelen kişinin ziyaret hakkı vardır. “Soruşturman var.” Denilerek mahpusların ziyaretçi hakları gasp ediliyor.

Kepsut Cezaevi’nden Âdem Destan bana gönderdiği mektubunda diyor ki: “"Tecrid vardı ama pandemi bahanesiyle daha da artırdılar. Pandemi sadece bize mi bulaşıyor? Dilekçelerimiz imha ediliyor, yetkiliyle konuştuğumuzda "beni raydan çıkarmayın" diye cevap alıyoruz!!!" cezaevlerinin halini, tablosunu yansıtan ifadeler bunlar. Ne kadar acı. O müdür milleti azarlamak, tehdit etmek için mi orada bulunuyor yoksa hakkı, hukuku sağlamak için mi bulunuyor. “Beni raydan çıkarmayın.” diyen bir müdür var karşımızda.

Kobani davası devam ediyor, Kobani davasında maalesef tahliyeler yok, maalesef ki AİHM’in HDP’nin attığı Kobani tweetinin bir ifade özgürlüğü kararına rağmen mahkeme AİHM’i de tanımıyor. Mahkemeler kimi tanıyor? AİHM’i mi tanıyor, Anayasa Mahkemesi’ni mi tanıyor? İktidarı tanıyor sadece. Hakimler iktidardan başka birisini tanımıyor, sürülme korkusu ile iktidarın istediği tüm kararları veriyorlar maalesef.

Bir hukuk devleti değil polis devleti olursak yaşananlar bunlar oluyor.

Bu ara çok vahim bir olay yaşanıyor değerli arkadaşlar. bir sokak konuşmasında Türkiyeli vatandaşlar Suriyeli bir genç kıza “Sizin durumunuz bizden iyi muz yiyorsunuz, biz evimize muz sokamıyoruz.” Diye saçma sapan cümleler sarf etti. Suriyeliler de bu denli üzücü ifadelerle ironi yapmak için muz yeme videoları yaptılar. Birisi manavdan muz alıp gizlice yediği ile ilgili esprili bir video hazırlamış. Bütün muz yeme videolarının sahiplerini gözaltına alıp onları sınır dışı etme kararı aldılar. Majed Shaamaa dün manavdan muz alıp gizlice yediği ile ilgili bir video çektiği için bu kişi gözaltına alınıp, Gaziantep Geri Gönderme Merkezi’ne gönderilmiş. İfade özgürlüğünün bu kadar ayaklar altına alındığı bir ülkedeyiz, gülsek mi ağlasak mı diyeceğimiz şeyler. Bir insan kendisine yönelik ağır haksız ithamlar karşısında bir esprili bir kınama yapmak için video çekiyor ve bu video onun darpla gözaltına alınması, polisin başını eğerek gözaltına alması, geri gönderme merkezine gönderilmesi ve yurttan atılması ile sonuçlanıyor. Bu insanlar Suriye’ye gittiklerinde hayatlarını kaybedebilirler, olacak şey değil ama maalesef bunlar yaşanıyor. Çok üzücü hadiseler bunlar. Bir hukuk devleti değil polis devleti olursak yaşananlar bunlar oluyor.

Bu da Kocaeli Zafer Partililerin icraatları.

Zafer Partisi diye bir parti var, bu ırkçılık üzerine prim yapmaya çalışmış. Diyor ki: “Suriyelilerin kapısına valiz koyacağız, defolup gitsinler.” Bu da Kocaeli Zafer Partililerin icraatları. Biz insan hakları savunucusuyuz, ben bir mülteci olmasam da insan hakları savunucuları mülteci olmasa da bu tür olaylara karşı çıkarlar. Biz insanız. İnsan haklarından yanayız. Hukuksuz, gayri insani davranış olabilir mi?

Boğaziçi Direnişinin yanındayız!

Boğaziçi Direnişi devam ediyor. Can Candan hocamızı ÖFG TV programımıza konuk etmiştik, kendisine verdiğimiz desteklerle ilgili açıklamalar yapmış. Demiş ki: “Sayın milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu'na Boğaziçi Üniversitesi’nde sürmekte olan yönetim krizine Meclis’te bir kez daha dikkat çektiği için teşekkür ederim. Öğrencilerim Berke ve Perit cezaevinde, onlarca öğrencim yargılanıyor, işime iademi bekliyorum!” diyor Can Candan hocamız. Biz de diyoruz ki Boğaziçi direnişinin yanındayız. Rektör Naci İnci maalesef büyük bir zulüm yaparak öğretim üyesi kıyımı ve öğrencilere yönelik eğitim hakkı ihlaline devam ediyor diyoruz. Bıkmadan söylüyoruz. Boğaziçi Direnişinin yanındayız!

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bunu yapmamalı!

Vahim vakalar oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk ilçesinde yapılan linçin görüntülerini izletiyor. Bu olacak şey değil! Maalesef bir teşvik anlamına geliyor. Korkunç olaylar bunlar, kabul edilecek şeyler değil. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bunu yapmamalı, zaten çok müessif bir hadise gerçekleşti bir siyasi parti genel başkanı Çubuk’ta katledilebilirdi, son anda canı kurtarılabildi ama bunu böyle bir video ile tüm Türkiye toplumuna göstermek gerçekten kabul edilecek bir hadise değil.

Ekonomik durum son derece kötüye gidiyor, Kocaeli Milletvekili olarak Kocaeli sanayi kenti, orada dev fabrikalara da icra geldiğini söylemiş olayım, esnafı dolaşıyoruz son derece zor durumdalar Kocaeli’ndeki dev fabrikalara icralar geldiğini söylemiş olayım.

Geçtiğimiz gün çok vahim bir vaka yaşandı. 96 yaşında Aliye Yabansu Cumhurbaşkanı’na hakaret etti diye onun hakkında bir soruşturma başlatılmış, kimlik yaşı 96, gerçek yaşı 100’ün üzerindeymiş cezai ehliyeti yok ama bu kişi hakkında soruşturma başlatıyorsunuz. Bu denli trajikomik bir iktidar ve onun yargısı var ortada.

Korona virüs konusunu unutmayalım. Korona virüs aşısız çocuk ve gençlerin hastalığı oldu diyor Prof. Dr. Zafer Kurugöl aşılarımızı yaptıralım, aşı karşıtlığına karşıyım arkadaşlar bir doktor olarak lütfen aşılarımızı yaptıralım. Aşı en başta ölümleri önlüyor. Bakın aşı hakkında birçok spekülasyon yapılıyor, tartışılıyor ama aşı en azından kişilerin hastalığı hafif geçirmesine yardımcı oluyor ve ölümleri önlüyor lütfen aşı olun!

Az evvel bahsetmiştik Covid için dışarıda tamamen Covid bitti muamelesi yapılıyor, stadlar açılıyor, tüm stadlar ağzına kadar doluyor ama cezaevlerinde maalesef Covid önlemleri alabildiğine sonuna kadar uygulanıyor! Bu tamamen siyasi bir tavır olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz hafta Meral Akşener’in Siirt ziyaretinde “Burası Kürdistan” lafına karşılık gelişen bir gündem vardı, “Burası Kürdistan” dediği için bir esnaf gözaltına alındı.  “Burası Kürdistan” dediği için Kürdistan demek suç mudur ama böyle bir gece saat 03.00’de evi apar topar kapısı açılarak, evinde sıkı arama yapılarak bu kişi gözaltına alındı bir terörist gibi. Bunlar kabul edilecek şey değil! Bu halka karşı, hakka karşı durmayın diyoruz iktidar yetkililerine.

Vekil olarak müdahil oldum o vatandaşlarımızın kurtarılması ile ilgili katkımız oldu

Belarus’tan Polonya’ya geçmeye çalışan vatandaşlarımız ile ilgili büyük bir kriz yaşandı, bir vekil olarak müdahil oldum o vatandaşlarımızın kurtarılması ile ilgili katkımız oldu. Hemen Dışişleri Bakanlığı’nı aradık ve Dışişleri Bakanlığı’nın bölgede önlem alması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın orada bulunmasına yardımcı olduk bundan mutluluk ve onur duydum, bir milletvekili olarak vatandaşlarımızın zor anında onların her türlü hakkının korunması, güvenliklerinin alınması ve hayatlarının kurtarılmasına bir nebze olsun ben ve çalışma ekibim arkadaşlarım yardımcı olduysa Allah’a şükürler olsun diyorum ve mutluluk duyuyorum.

29 Ekim’de Cumhurbaşkanı’nı takip etmek isteyen basın mensupları ayrımcılığa uğradı

Ülkede hukuksuzluklar alabildiğine, artık hukuk yok, tamamen polis devleti. Ne oldu? 29 Ekim’de Cumhurbaşkanı’nı takip etmek isteyen basın mensupları ayrımcılığa uğradı. Fox Tv, Anka Haber Ajansı ve Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri akreditasyon engeli ile karşılaştı. Akredite olmadıkları için Cumhurbaşkanı’nın yanına alınmadılar! Değerli arkadaşlar ifade özgürlüğünün, medya özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasi yoktur! Bunu maalesef iktidar her gün bize ispat ediyor, tekrar tekrar tüm dünyaya gösteriyor, böylesine ağır ayrımcılıkları yaşıyoruz.

Maalesef ki yönetimde adalet yoksa cezaevleri ağzına kadar dolar!

Cezaevleri ile ilgili istatistiklere devam edelim. Maalesef iktidar alabildiğine insanlara cezaevi yolunu gösteriyor ve insanlarımızın büyük bir kısmı cezaevinde. Fransa’da her yüz bin kişiye düşen mahpus sayısı 104 Almanya'da 90 İtalya'da 120 İspanya'da 124Türkiye'de ise 300 civarında. Maalesef ki yönetimde adalet yoksa cezaevleri ağzına kadar dolar!

Her şeye zam geliyor. Otogaz, benzin, motorin, doğalgaz. Sanayide kullanılan doğalgaza %48 zam geldi. Bu ne demek? Bunun bütün tüketim maddelerine yansıyacak demek ve her şey pahalanacak anlamına geliyor. Büyük bir zam tablosu var. İktidar kamçıyı vatandaşın sırtına vuruyor. Bütün bedeli, faturayı vatandaş ödüyor, batırdıkları ekonominin bedelini vatandaş ödüyor.

Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ediyor. Sayıştay’ın tespit ettiği yolsuzluk dosyaları meclisten bile saklanıyor. Meclisten öğrendik ki Sayıştay’da tespit edilen yolsuzluklar ile ilgili iç idari mahkemeler Sayıştay’da yapıyor ve meclise yansımıyor, bunun hakkında da soru önergesi verdik ve kabul etmiyoruz.

Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ederken neler yaşanıyor? Gebze Belediyesi 116 araç kiralamış. Millet aç sefil bunlar lüks araçlar kiralayarak orada gayet rahat bir şekilde keyif içinde bir görev yürütmeye çalışıyorlar. Eş dost ahbaplar, ilişkileri içinde işe alınıyor ve bu saltanat devam ediyor.

Sanayideki zamlar her türlü sanayi malının maliyetini arttıracak, sözde ihracatı teşvik adına TL’nin değeri düşürülüyor ama sanayide kullanılan gaza zam gelince ihracatçının da maliyeti artıyor. Gaza gelen zamlar vatandaşın belini büküyor. Doların yükselmesinden, TL’nin değer kaybetmesinden rahatsız olmayan iktidar var, ihracatı teşvik adına TL’nin değeri düşürülüyor, gerçekten çok vahim bulduğumuz gelişmelerin bazen iktidar tarafından istendiğini bile anlıyoruz.

Ekim ayında tarım ürünlerinin üretici ve market arasındaki fiyat farkı 4.5 kata yaklaşmış. Fiyat farkı en fazla %342 ile kuru soğanda yaşanmış. Limon’da %334, elmada %272, yeşil fasulyede yüzde 267,71, marulda 237,77 oldu.

Kocaeli Milletvekili olarak Kocaeli Şehir Hastanesi skandalına değinmek istiyorum. Ben İzmit SEKA Devlet Hastanesinde görev yapmış bir insanım, bir doktorum. Kocaeli Şehir Hastanesi açılarak tam 4 hastane faaliyet durdurulmasına uğrayacak, biri tamamen kapatılacak, 3’ü faaliyetleri azaltılacak. İzmit SEKA Devlet Hastanesi’nde, Körfez Devlet Hastanesi’nde görev yapmış bir doktor olarak oralarda vatandaşın işini bu hastanelerin nasıl kolaylaştırdığını çok iyi biliyorum ama bütün bunlara rağmen maalesef o Kocaeli Şehir Hastanesi müteahhidini, patronunu zengin etmek için şehrin içindeki hastaneler kapatılacak ve sağlık alanında büyük ihlaller yaşatılacak, şimdiden bunu söyleyeyim büyük bir üzüntüyle karşılıyorum.

Cezalandırılacaksın Cem Küçük bunları çok iyi bil.

Cem Küçük bize hakaret ve iftiralar yapmıştı ben cezaevine girerken ardından hakaretler ve küfürlerde bulunmuştu, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk, kendisi hakkında davalar açıldı. Bunun üzerine yazı yazmış, tweetler yazmış, bana yine hakaret etmiş. Bana hakaret ettiğin yazıların ve tweetlerinin cezasız kalacağını mı düşünüyorsun? Onlar için de suç duyurusunda bulunduk. Onlar için de inşallah davalar açılacak ve cezalandırılacaksın Cem Küçük bunları çok iyi bil. Biz birilerine kızsak bile kimseye hakaret etmeyen insanlarız ama senin ağzından hakaret düşmez öyleyse mahkemelerde bunun cezasını göreceksin.

Leman Dergisi’ne bu önemli hicivleri için teşekkür ederiz.

Leman Dergisi’nin yaptığı bir çalışma vardı, onu göstermek istiyorum. Leman Dergisi’ni tebrik ederim. Son iki sayısında çok önemli duyarlılık gösteriyor. İlkinde Dr. Rümeysa Berin Şen hadisesini gündem etmiş. Alkol kontrolü yapan bir polis 36 saat nöbet tutan bir doktorun arabasını sürmesine izin veriyor. Bunu hicvetmiş Leman Dergisi sağ olsun teşekkür ediyoruz. Daha sonraki sayısında da benim geçen hafta basın toplantımda kullandığım cümleyi alarak cezaevlerindeki bilim insanlarının sayısını üniversitelerde karşılaştırarak verdiğim istatistik vardı bu cümleyi alarak cezaevlerinin üniversite haline döndüğünü ve dünya üniversiteler arasına Türkiye’den cezaevlerinin girdiğini hicvederek anlatmış. Kendilerine bu önemli hicivleri için teşekkür ederiz.

Kemal Bülbül vekilimizin danışmanı evi talan edilmiş, Mustafa Yüksel, ailesini ziyarete gitmiş Adıyaman’a evini talan etmişler 5 çocuğunun gözü önünde bunlar yapılmış ve gözaltına alınmış. Bunlar gerçekten çok korkunç hadiseler. Olacak şeyler değil! Biz bunları kınıyoruz ve kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar. Danışmanın evinin görüntüsü burada, talan edilmiş bir ev görüntüsü var maalesef.

Bu hafta ekonomist Mustafa Sönmez’i konuk ettik, kendisi bize erken seçimin artık farz olduğunu, bu iktidarın ekonomiyi berbat ettiğini ve hiçbir şekilde kurtarma şansı olmadığını anlattı.

Ayrıca programımızda Abdulvahit Tunçay isimli hasta mahpusun kızı Fatma Tunçay konuğumuz oldu ve babasının 51 yaşında hızlı ilerleyen ve çok ağır ihlallere uğradığı bir hastalıktan dolayı hayatını nasıl kaybettiğini. Cezaevi hastanelerde nasıl ihlallere uğradıklarını anlattı, o programımızı izlemenizi isterim değerli arkadaşlar. Çok ağır ihlallerin anlatıldığı bir vaka ile karşı karşıyayız maalesef.

Eski Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım’ın dün gözaltına alındığını öğrendik. Evi yine arandı ve annesi 11 yaşındaki çocuğunun okula gideceğini söyleyerek polislere de bunu bildirmesine rağmen çocuk kapı önünde tekrar polisler tarafından arandı, kaba bir şekilde üstü başı arandı, travmaya uğradı, çok üzücü hadiseler, vatandaşı düşman gibi, çocuklarını düşman gibi gören bir polis anlayışı ile karşı karşıyayız maalesef.

Barış akademisyenlerine yönelik OHAL Komisyonu ret kararları vermeye başladı. Büyük bir skandal çünkü Anayasa Mahkemesi barış akademisyenlerinin barış bildirisi imzalarının Anayasa’ya aykırı olmadığını bir ifade özgürlüğü olduğunu söylemesine ve ceza mahkemelerinde mahkemelerinin durmasına rağmen maalesef ki barış akademisyenlerine ret kararları verildi. Benim hakkımda da Anayasa Mahkemesi ihlal kararı vermesine rağmen OHAL Komisyonu ret kararı verdi. OHAL Komisyonu’nun hukuk dışı anayasa dışı olduğunu binlerce kez söyledik, bunu da OHAL Komisyonu defalarca ispatlamaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutladık. Cumhuriyet Bayramı bizim bayramımız ama biz burada bir eleştiri de yaparak Cumhuriyet’in demokratikleşmesi gerektiğini, Cumhuriyet’in insan hakları sorunlarını demokratik bir anlayış ile çözmesi gerektiğini hatırlatmak durumundayız, hamaset ile olmaz gerçekleri realiteyi görmemiz lazım Cumhuriyet’in demokratikleşmesi lazım.

Geçtiğimiz gün 2 Kasım’dı doğum günü partisi yaptı çalışma arkadaşlarımız bir sürpriz hazırladı, binlerce kişi bize tebriklerini gönderdi, doğum günümüzü kutladı. Hepsine ayrı ayrı cevap veremedim, buradan toplu bir şekilde cevap vereyim. 2 Kasım 1965’te doğdum. 2 gün önce 57 yaşıma girdim ve yaşadığım müddetçe de hakkın, hukukun yolundan yürümeye gayret edeceğim, devam edeceğim inşallah. Bizim doğum günümüzü kutlayan çalışma arkadaşlarım ve tüm kamuoyuna çok teşekkür ederim, hep birlikte güzel günlerde daha iyi bir Türkiye’de hep beraber yaşayalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar.

İhlallerimizi son olarak hatırlatalım. Osman Kavala maalesef 1500 günü aşkın bir şekilde tutuklu.

Şerif Mesutoğlu Sincan Cezaevi’nde haksız, hukuksuz bir ceza ile maalesef halen cezaevinde.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Eski Başkanı haksız, hukuksuz bir ceza ile mahkemelerin verdiği karar ile cezaevinde.

Mazlum Dönder ve arkadaşları çok zor koşullarda cezaevlerinde.

Kaçırıldığını beyan eden Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan cezaevinde.

Gülistan Doku halen bulunmuş değil.

Hürmüz Diril ve Şimuni Diril çiftinden Hürmüz Diril halen bulunamadı maalesef Şimuni Diril’in cesedi bulundu halen Hürmüz Diril’in cesedi bulunamıyor.

Yusuf Bilge Tunç 6 Ağustos 2019’dan beri bulunamıyor, hayatı hakkında büyük endişeler var, öldüğü yönünde önemli görüşler var çok vahim.

Hüseyin Galip Küçüközyiğit 9 ay sonra ortaya çıkarıldı, olacak işler değil. OHAL döneminde birçok kaçırılan, işkence edilen insanlar oldu biz bunları ısrarla inatla söylemeye, gündem etmeye devam edeceğiz.

Günün Diğer Haberleri