Altıok ulusal ve uluslararası birçok sendika temsilcisinin katıldığı genel kurul konuşmasında “Son yılların en güzel 1 Mayıs’ı bu yıl olsun, o bayramın arifesi de 16 Nisan olsun” dedi.
Doğayı, tarımı ve suyu yok etme politikalarına karşı çıkan sendikal mücadelenin zorlukla yürüdüğünü ve bunun karşılığının “sürgün ve baskı politikaları” olduğunu vurgulayan Altıok “Bütün bunlara dur demek, insan onurunu korumak demektir. İnsanlığın cephesini hep beraber büyütelim” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nın coşkuyla kutlamanın arifesinin 16 Nisan referandumu olmasını istedi ve “Son yılların en güzel 1 Mayıs’ı bu yıl olsun, o bayramın arifesi de 16 Nisan olsun” dedi.
Altıok, CHP 24. Dönem Milletvekili Gökhan Günaydın’ın divan başkanlığını yaptığı, yine CHP 24. Dönem Milletvekili İzzet Çetin’in de bulunduğu Tarım Orman İş’in 3. Genel Kurulu’na katıldı. Orman Mühendisleri Odası, Birleşik Kamu İş, Ağaç İş, Eğitim İş, Yol İş ve İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyoneli ( BWI) ile Ukrayna İnşaat İşçileri Sendikası temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşma yapan Altıok AKP iktidarının son 15 yılında ülke tarımını ve çiftçisini bitirme noktasına getirdiğini anlattı ve “AKP Sudan’da toprak kiralayıp tarım yaptırıyor. Ancak kendi çiftçimiz ise tüketiciye dönüştürülmeye çalışılıyor” dedi.
Ekonomik ve turizm darboğazından kurtulmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışındaki Türklere yaptığı 'Komşunu al gel’ çağrısına da değinen Altıok “Bütün komşularınla, Avrupa ile kavga edeceksin, turizmi bitirme noktasına getireceksin, işsizlik artacak sonra da bu tip bir kampanyadan medet umarak yine ülkelere desteksiz meydan okuyacaksın! Yetinmeyerek tüm Avrupa’yı da suni gündemlerle karşılarına aldılar. İktidarda oldukları dönemde 22 milyar dolarla Türkiye’ye en fazla uluslararası doğrudan sermaye sağlayan Hollanda ile kavga ettiler. Bu büyük bir aymazlıktır. Bugün burada bitirilen tarımı konuşuyoruz. Ekonomiyi canlandıracak olan üretim, yatırım ve istihdamdır.
Unutulmamalıdır ki tarımın içinde turizm, turizmin içinde de tarım vardır. Uluslararası ekolojik turizm pazarında, turistlerin toplam talep içindeki oranının 1980’lerde % 20 civarında olmasına karşılık, 2000’lerin başında % 45 ve şu anda da % 60’lar seviyesinde olduğu göz önündeyken Türkiye gibi doğa ve tarım turizmi konusunda imkanı çok bir ülkede yapılan bu yanlışlar olsa olsa ekonomi katliamıdır. Eğer Türkiye Dünyada söz sahibi bir aktör olmak istiyorsa bunu iç siyaset malzemesi yaptığı içi boş dış politik söylemlerle değil; üretimle demokrasiyle, eşitlikle, özerk üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla ve Nobel alabilecek sanatçılarıyla yapmalıdır” dedi.
Altıok’un AKP’nin çarpık tarım politikalarını ortaya koyan konuşmasının satır başları şu şekilde:
AKP DÖNEMİNDE TARIMDA KAN KAYBI: “Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 10’dan yüzde 7’ye düştü. Tarımın istihdamdaki payı yüzde 35’den yüzde 20’lere geriledi. Tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları yüzde 100-200 arasında artarken; tarım girdilerinin fiyatları yüzde 300-350 arasında arttı. İşlenen tarım arazileri giderek azaldı; ürettiğinden para kazanamayan, emeğinin karşılığını alamayan çiftçimiz bu dönemde 3 milyon hektar araziyi ekmekten vazgeçti.
ÇİFTÇİYE YOK, RANTİYEYE VAR: Tarımdan, çiftçiden esirgenen destekler bütçe açıklarını kapatmak için alınan borçların faizlerine aktarıldı. Bir avuç yerli/yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden 10 kat daha fazla ödeme yapıldı. Toplam 171 milyar dolarlık gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ve saman ithalatı yapıldı. Son 7 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 4,4 milyar dolar ödendi.
ORMANLAR RANTA KURBAN: Tarım toprakları cömertçe amaç dışı kullanıma açıldı; HES’lerle dereler kurutuldu. Orman alanları ranta verildi. AKP dönemine kadar orman alanları ile ilgili verilen izinlerin yıllık ortalaması 115 iken, AKP döneminde yılda 2000 izin, çoğu da ranta, yandaşlara feda edilerek verildi.”
SINIFSAL İLKELERDE BULUŞMALI: “Bu ülkede ranttan, talandan, savaştan yana olanlar nasıl tek bir çıkar etrafında birleşebiliyorsa, bu ülkenin devrimcileri, aydınları, işçileri, ezilenleri de Türk'üm, Kürt'üm, Alevi’yim, Sünni’yim demeden sınıfsal ilkeler etrafında buluşmak zorundadır. Biz, iktidara koltuk çıkan, sınıfının çıkarlarına ihanet eden “sarı” ve hatta “yeşil” sendikalar istemiyoruz. Biz ezilenden yana olanların haklarını geri isteyen sendikalar istiyoruz.”
VARLIK YOKLUK SAVAŞINDAYIZ: Varlık yokluk savaşındayız. 16 Nisan referandumu son derece kritik. Temel haklar ve hürriyetler, çalışma yaşamı ve sendikal hayat tehdit altında. 15 senedir istedikleri ama bir türlü tam anlamıyla başaramadıkları güvencesiz çalışmayı referandumdan evet çıkması durumunda sizlere ve bizlere dayatacaklar. Güvenceli devlet memurluğu tarih olacak. Performans sistemi ve parti devleti planları çerçevesinde kamuyu özel sektöre dönüştürülecek ve patron koltuğuna da parti devletinin kudretli tek adamı yerleşecek.
ÇİFTÇİ KADERİNE TERK EDİLEMEZ : Çiftçimizin doğaya teslim olmasına, kuralsız piyasa koşullarında kaderine terk edilmesine, üretimden koparılarak önce yoksullaştırılıp sonra istismar edilmesine son verilecek; başı dik, üretip kazanan ve refah içinde yaşayan bir çiftçi hedefi için tarım stratejik bir sektör olarak değerlendirilecek ve doğru biçimlerde desteklenmelidir.
SÜRGÜN POLİTİKALARINA KARŞI: Doğayı, tarımı ve suyu yok etme politikalarına karşı çıkan sendikal mücadelenin zorlukla yürüdüğünü ve bunun karşılığının “sürgün ve baskı politikaları” olduğunu hepimiz biliyoruz. Bütün bunlara dur demek, insan onurunu korumak demektir. İnsanlığın cephesini hep beraber büyütelim.
10 NİSAN 2017 PAZARTESİ TARIM ORMAN – İŞ GENEL KURUL KONUŞMA
Emek diyen, alın teri diyen,
Özgürlük, eşitlik ve adalet diyen,
Üreten elleriyle dünyayı güzelleştiren,
Dostlar, yoldaşlar, emekçiler…Emeğin ve çağdaş Cumhuriyet’in yılmaz savunucuları,
Hepinizi saygıyla selamlıyor, sizinle ve uluslararası emek örgütlenmelerinin değerli temsilcileriyle bulunmaktan onur duyuyorum.
Sendikal hareket ve örgütlü mücadelenin öncü isimi Kemal Türkler’in davası ve anlayışı, Bergama’dan Cerattepe’ye kadar direnen tüm emekçilerin yoldaşı, ışığı olsun.
Türkiye hızla vahşi kapitalizme AKP eliyle teslim ediliyor. Bu ülkeye başkanlık, savaş, yağma, doğa katliamı, sömürü değil; bu ülkeye dayanışma gerekir, üretim gerekir, kısacası yeni bir soluk, yeni bir anlayış yani devrim gerekir.
Bu ülkede ranttan, talandan, savaştan yana olanlar nasıl tek bir çıkar etrafında birleşebiliyorsa, bu ülkenin devrimcileri, aydınları, işçileri, ezilenleri de Türk'üm, Kürt'üm, Alevi’yim, Sünni’yim demeden sınıfsal ilkeler etrafında buluşmak zorundadır.
Biz, iktidara koltuk çıkan, sınıfının çıkarlarına ihanet eden “sarı” ve hatta “yeşil” sendikalar istemiyoruz. Biz ezilenden yana olanların haklarını geri isteyen sendikalar istiyoruz.
Tarım Orman İş işte bu noktada çok kıymetli bir mücadele yürütüyor.
Temiz suyumuz ve havamız AKP eliyle ranta kurban ediliyor. Sadece bizlerin değil; çocuklarımızın da hakkı olan doğamızı yok ediyorlar.
Üretici köylüyü üretimden kopartarak tüketici yaptılar. Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmakla övünürken bugün samanı ithal eder hale geldik. Kendi tarım alanlarımız yok edilirken, AKP Sudan’da toprak kiralayıp tarım yaptırıyor.
Kıymetli arkadaşlarım, Akp iktidarında, son 15 yılda;
· Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 10’dan yüzde 7’ye düştü.
· Tarımın istihdamdaki payı yüzde 35’den yüzde 20’lere geriledi.
· Tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları yüzde 100-200 arasında artarken; tarım girdilerinin fiyatları yüzde 300-350 arasında arttı.
· İşlenen tarım arazileri giderek azaldı; ürettiğinden para kazanamayan, emeğinin karşılığını alamayan çiftçimiz bu dönemde 3 milyon hektar araziyi ekmekten vazgeçti.
· Tarımdan, çiftçiden esirgenen destekler bütçe açıklarını kapatmak için alınan borçların faizlerine aktarıldı. Bir avuç yerli/yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden 10 kat daha fazla ödeme yapıldı.
· Toplam 171 milyar dolarlık gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı.
· Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ve saman ithalatı yapıldı. Son 7 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 4,4 milyar dolar ödendi.
· Tarım toprakları cömertçe amaç dışı kullanıma açıldı; HES’lerle dereler kurutuldu.
· Orman alanları ranta verildi. AKP dönemine kadar orman alanları ile ilgili verilen izinlerin yıllık ortalaması 115 iken, AKP döneminde yılda 2000 izin, çoğu da ranta, yandaşlara feda edilerek verildi.
Değerli yoldaşlarım, doğayı, tarımı ve suyu yok etme politikalarına karşı çıktığınız için üyelerinizin çoğunun sürgün edildiğini, baskı altında tutulduğunu biliyorum.
Betona dayalı olmayan, doğayı ranta kurban etmeyen ve en önemlisi doğanın insana değil, insanın da doğaya ait olduğunu bilen bir anlayışa ihtiyacımız var.
Kentlerde fiziki ve sosyal altyapı ile çevre kalitesinin artırılarak, tarihi, doğal, sosyal ve kültürel değerlerin korunarak, doğayla uyumlu bir üretim ortamlarının oluşturularak üretilen zenginliğin halkla paylaşılması, CHP olarak hedefimizdir.
Bugün ülkemiz savaşın ve ekonomik çöküşün eşiğinde. Emekçi ölümlerini “fıtrat” sayanlar sömürüye, emperyalizme el verenler dün işbirliği yaptıkları ve “kardeşim” dediklerini yine o emperyalistlerin vurmasına alkış tutanlardır.
Buna dur demek HAYIR demek, insan onurunu korumak demektir. İnsanlığın cephesini hep beraber büyütelim!
Çünkü bizim, bizden başka kimsemiz yok. Çünkü gerçek sendikalar, cüzdanların sözünün değil, vicdanların sözünün geçtiği yerdir.
Bu karanlık günlerde hep birlikte güneşi, baharı ve umudu örgütlüyoruz. Omuzlularımızda ‘HAYIR’ kavgası, ellerimiz nasırlı, ellerimiz alev alev sıkılı bir yumruk gibi. …
Bize dayatılmak istenen dikta rejimini hayatın her alanında durdurmaya çalışıyoruz.
Biliyoruz ki 16 Nisan’da Evet çıkarsa bildiğimiz anlamda Cumhuriyet’in, demokrasinin, özgürlüklerin sonuna gelmiş olacağız.
Değerli Arkadaşlar,
Varlık yokluk savaşındayız. 16 Nisan referandumu son derece kritik. Temel haklar ve hürriyetler, çalışma yaşamı ve sendikal hayat tehdit altında. 15 senedir istedikleri ama bir türlü tam anlamıyla başaramadıkları güvencesiz çalışmayı referandumdan evet çıkması durumunda sizlere ve bizlere dayatacaklar. Güvenceli devlet memurluğu tarih olacak. Performans sistemi ve parti devleti planları çerçevesinde kamuyu özel sektöre dönüştürülecek ve patron koltuğuna da parti devletinin kudretli tek adamı yerleşecek.
2002’de doğan bir çocuk bugün “grev gözcüsü” ne demek onu bilmiyor, çünkü AKP döneminde bütün örgütlenme hakları tırpanlandı.
Biz böyle bir ülke istemiyoruz.
Biz çalışanlarının güvenceli, örgütlü olduğu demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz.
Yandaşlığı, kayırmacılığı, ilkesizliği değil; Liyakatı, hukuku istiyoruz.
Bunun yolu da 16 Nisan’dan geçiyor. 16 Nisan’da sandıktan çıkacak güçlü bir “HAYIR”dan geçiyor. 16 Nisan baharın habercisi olsun. Hepimiz biliyoruz ki arkası 1 Mayıs’tır. İşçinin emekçinin bayramı 1 Mayıs’ı umut dolu, eşit, özgür, yasaksız elele Taksim’de masmavi yarınları kucaklayarak kutlayalım.
Son yılların en güzel 1 Mayıs’ı bu yıl olsun işte o bayramın arifesi de 16 Nisan olsun.
Sözlerimi Şair Metin ALTIOK’un şu dizeleri ile bitirmek istiyorum;
Yol uzun, gece kara.
Ben bu garip yolculukta,
Çoğaldıkça çoğaldım.
Evvel bir idim
Şimdi milyonla…
Ayrıcalık talep eden birlere değil, eşitlik isteyen milyonlara selam olsun…
Bu duygu ve düşüncülerle 3. Olağan Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyor; özgürlük, demokrasi ve doğa mücadelesinde başarılar diliyorum.
Zeynep ALTIOK
CHP İzmir Milletvekili
Genel Başkan Yardımcısı - İnsan ve Doğa Hakları