Yapılan araştırmalar, Türkiye’de sanayiinin dijital olgunluk seviyesinin Endüstri 2.0 ile Endüstri 3.0 arasında olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye, üretimin geleceği bakımından riskli ülkeler kategorisinde değerlendirilirken, önümüzdeki 10 yıl içinde yaşanacak otomasyonun ve dijitalleşmenin etkisiyle 7,6 milyon işin kaybolarak yeni işlere dönüşebileceği belirtiliyor. Türkiye dijital dönüşüm için topyekun seferberlik başlatması gereken bir dönemde, kısır tartışmalar ile zaman kaybediyor. ‘Dünya GAFAM’dan büyütür’ demekle iş bitmiyor. Üniversitelerin özerkliğinin ortadan kalktığı, Twitter’ın erişim engelleme tehdidiyle karşı karşıya kaldığı, beyin göçünün rekor kırdığı, yatırım denilince akla inşaatın geldiği, girişimin desteklenmediği bir ortamda, günü kurtarmak, seçim kazanmak için ortaya atılan bu tür popülist söylemlerden ziyade akılcı, stratejik ve gerçekçi hedeflere ihtiyaç var. Örneğin; gelişmiş ülkeler pandemi sonrası dünya için planlamalarını şimdiden ortaya koyuyor. Güney Kore, “büyük veri” için iddialı bir ulusal strateji yayınladı. ABD, pandemi ile ortaya dijital uçurumu daraltmak için geniş banta 94 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı. Peki, Türkiye bütün bu tartışmaların neresinde?” diye sordu.
Türkiye’nin “Endüstri 4.0” sürecinin değerlendirildiği açıklamada şu bilgilere yer verildi:
“Türkiye Üretimde Riskli Ülkeler Kategorisinde”
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan ve ülkelerin geleceğin üretim teknolojilerine ne ölçüde hazır olduğunu inceleyen 2018 tarihli bir raporda Türkiye, 100 ülke arasında üretim yapısı bakımından 32., üretim dinamikleri bakımından ise 57. sırada gösterilmiştir. Söz konusu raporda Türkiye, hâlihazırda güçlü bir üretim yapısına sahip olmakla birlikte, üretimin geleceği bakımından riskli ülkeler kategorisinde değerlendirilmiştir. Endüstri 4.0 sürecinin önemli bileşenlerinden biri bulut bilişimdir. Nitekim Büyük Verinin Endüstri 4.0’da uygulanabilmesi bulut bilişim sayesindedir. 2018 tarihli bir çalışma; bilgi teknolojileri seviyesi, siber güvenlik, veri gizliliği, fikri mülkiyet hakları vb. kriterler üzerinden puanlama yaparak ülkeleri bulut bilişimi başlığı altında sıralamıştır. Business Software Alliance (BSA) tarafından yapılan çalışmada, Almanya 84,0 puan ile birinci olurken, Japonya 82,1 puanla dünyada ikinci sırada gösterilmiştir. Türkiye 24 ülkenin incelendiği bu çalışmada ancak 16. sırada yer alabilmiştir.“Ar-Ge’ye En Az Pay Ayıran OECD Ülkelerinden Biri”
“Türkiye Yanlışı Nerede Yapıyor, Ne Yapmalı?”
Türkiye’deki “Endüstri 4.0” bağlamındaki eksiklikleri ve yapılan yanlışları birkaç başlık altında özetlemek mümkündür. İlk olarak, Türkiye’nin ihracatı ne yazık ki katma değeri düşük ürünlere dayanmaktadır. Türkiye’nin Dış Ticaret İstatistikleri’ne baktığımız zaman, yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payının yüzde 4’ün altında kaldığını görüyoruz. Türkiye’nin ileri teknoloji ihracatının uzun yıllardır yüzde 2-3 bandında seyrettiği düşünüldüğünde, bu payın 2023 yılı için %5,8’e çıkarılması gerçekçi bir hedef olmadığı gibi, tıpkı AR-GE harcamalarında olduğu gibi yapılan yatırımların yetersizliğini de gözler önüne sermektedir. Hatırlanacağı üzere, 2002 yılında iktidarın kalkınma hedeflerinden biri de devlet bütçesinden AR-GE’ye ayrılan payın yıllar içerisinde oransal olarak Avrupa Birliği (AB) ortalamalarının üzerine çıkarılmasıydı. Bu hedef Hükümet Programlarında dahi kendisine yer bulmuştur. Ancak bu süreçte Avrupa Birliği ortalamasını yakalamak şöyle dursun, siyasi iktidar maalesef kendi koyduğu AR-GE hedeflerini de küçültmeye gitmiştir. 2007’de açıklanan 9. Kalkınma Planı’nda 2013 hedefi %2 iken, 11. Kalkınma Planı’nda (yüzde 1,8) 2013 hedefinin bile altına düşülmüştür. Kaldı ki AR-GE harcamalarının GSYH içindeki payı 2000 yılında %0,47 civarında iken, bu oran 2019’de ancak %1,06’ya yükselebilmiştir. Her ne kadar AR-GE harcamalarında, AR-GE merkezlerinde ya da araştırmacı sayısında bir artış gözlemlense de, bu artışın yukarıda bahsi geçen ülkelerdeki yatırım oranları ile kıyaslanamayacağı açıktır. Türkiye’nin Endüstri 4.0 bağlamında dijitalleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri ise altyapı yatırımlarının eksikliğidir. Örneğin; Endüstri 4.0’ın öncü ülkelerinden Güney Kore, 21. yüzyılın önemli bir altyapı bileşeni olan geniş bant kullanılabilirliği ve hızı ile ön plana çıkan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye ise özellikle geniş bant/fiber yatırımları konusunda ne yazık ki geride kalmıştır. İnternet kullanımının elektrik, su gibi yaşamsal önem taşıdığı günümüzde, internet altyapı yatırımlarına ne yazık ki gereken önem verilmemiştir. Bunun tersine çevrilmesi için altyapı yatırımları bir an önce gündeme alınmalıdır. Türkiye’nin diğer öncü ülkelere kıyasla farklılığın ortaya çıktığı konulardan biri de kamu-özel sektör işbirliği uygulamalarıdır. Örneğin; bu konuda öncü ülkelerden olan Almanya’da Endüstri 4.0 uygulamaları kamu-özel sektör işbirliği ile yürütülmektedir. Ancak ne yazık ki son yıllarda Türkiye’de ortaya konulan kamu-özel işbirlikleri katma değeri yüksek üretimin desteklenmesinden ziyade bir “rant” kapısı olarak değerlendirilmektedir. Diğer ülkeler yine KOBİ’lere verdikleri desteklerle ön plana çıkmaktadır. Güney Kore’nin en büyük stratejik hedeflerinden biri KOBİ’lerde bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımının yaygınlaştırılması olarak tarif edilmektedir. Eğer Türkiye kalkınma yarışında ön sıralarda yer alma iddiasını taşıyorsa, KOBİ’lerin dijital alt yapısının dönüştürülmesine öncelik verecek adımların ivedilikle atılması gerekmektedir. Yine Türkiye’de özellikle hükümet ile şirketler, birlikler, üniversiteler, sendikalar, odalar gibi her kesimden paydaş arasında iletişim ve bilgi alışverişini, koordinasyonu sağlayan entegre bir sistemin var olmaması eksikliklerden biri olarak görülmektedir. Örneğin; Almanya’da Endüstri 4.0 uygulamalarının yürütülmesi ve koordinasyonunu sağlamak üzere “Endüstri 4.0 Platformu” kurulmuştur. Platform Endüstri 4.0 alanında ülkedeki en önemli iletişim ağını oluşturmaktadır. Son olarak, Türkiye’nin en ivedi ihtiyaçlarının başında araştıran, sorgulayan ve analiz yapabilen bireyler yetiştirebilen, çağın gereklerine uygun bir eğitim modelinin kurgulanması gerekliliğidir. AB ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip Türkiye’nin eğitim modelin acilen dijital çağın gerekliliklerine uygun olarak revize edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, mevcut eğitim modeli ile var olan insan kaynağımızın Endüstri 4.0’ın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde hazırlamamız mümkün görünmemektedir.